-Lanet olsun, lanet olsun, lanet olsun, son beş dakikadır başım ellerimin arasında bu kelimeleri söylüyordum. Arabadaki herkes duyuyordu ama söylenecek hiçbir şey yoktu o yüzden tek kelime etmemişlerdi. Ta ki arka koltuktan Caner elini omzuma koyana kadar. Eliyle omzumu sıktı ve:
-Armeda yeter artık atlattık işte sakin ol, dedi. Sakin ol bu durumda söylenecek son sözdü cidden bu durumda sakin olabilir miyim?
Kesinlikle hayır
-Sakin ol, dedim ve koltukta arkaya dönüp Caner'e baktım ve tekrar ettim:
-Sakin ol, sence bu durumda sakin olabilir miyim? İnan bana sakin olmak şu an yapacağım en son şey bile değil Caner, dedim ve önüme döndüm aslında onun bir suçu yoktu suç bendeydi. Suç Tanrıların Kralından kalabileceğini düşünen bendeydi o bir tanrıydı bense..bense sıradan sıradan insandım.
-Arabayı durdurur musun ?
-Efendim, dedi Buğra soru sorar gibi dediğimi duyduğuna eminim sadece neden istediğimi soruyordu.
-Arabayı durdurur musun? Biraz hava almam gerek, dedim sakince Buğra bu sefer sorgulamadı ve arabayı sakince durdurdu. Yaklaşık on dakikadır şehirden çıkmıştık etrafta küçük bir yol vardı ve yolda giden tek araba bizimkiydi. Araba durunca hızla kendimi dışarı attım kucağımdaki çantayı tek koluma astım. Yol dışına doğru yürüdüm yolun kenarında sık olmasada ağaçlar vardı ama yürüyüşü engellemiyordu. Yoldan kendim gitmiyordum ayaklarım istemsizce yol alıyordu. Arabadan çok uzaklaşmamıştım ki karşıma bir dere çıktı. Kendi kendime acaba arabadan nasıl görmedim dedim ama çok düşünmedim. Dere kenarına gelip oturdum çantamı yanıma koydum ve ellerimi suya soktum gerçekten rahatlamıştım su beni rahatlatıyordu. Ellerimden vücuduma bir güç geldi gibi hissediyordum su bana güç veriyordu. Çantamı açtım ve içinden babamın kutusunu çıkardım kutunun içinde hançere dönüşen mızrağım, kamptan ayrılmadan önce Jace'in bana verdiği fotoğraf ve taş vardı. Bir de katlanmış bir kağıt, kağıt mı o daha önce bu kutuda değildi buna emindim. Kağıdı alıp açtım küçük bir fotoğraftı. Fotoğrafta annem, babam ve küçük bir bebek vardı. O bendim benim bebekliğimdi ama bu fotoğrafı daha önce hiç görmemiştim. Fotoğrafın arkasında bir yazı vardı. Okumaya başladım
"Canım kızım bu fotoğraf sen yedi aylıkken çekildi çok güzel bir bebektin seni hep çok sevdim. Eğer bunu bulduysan demek ki çaresizsin, öleceğini düşünüyorsun asla başaramayacağını ama şunu bil başaracaksın, ölmeyeceksin sen kızım sandığından daha güçlüsün sadece içindeki gücü kullanmayı bil"
BabanBunu okuduktan sonra tekrar fotoğrafa baktım annemin yüzüne onu çok özlemiştim sonra babama baktım ve sonra kendime içim gülme isteğiyle doldu çünkü fotoğrafa bakmamış onun yerine babamla oynamıştım. Uzun süre o fotoğrafa bakabilirdim ta ki Jace'in bana verdiği taş yanıp sönene kadar. Evet taş mavi renkli bir ışıkla yanıp sönüyordu. Hemen etraftaki eşyalarımı çantama koydum taşı aldım ve ayağa kalktım. Ani bir hareketle arabaya doğru döndüm o anda taş parlamaya başladı. Yanıp sönmüyordu sadece parıldıyordu, sağ elimdeki taşa baktım ayaklarımı hafifçe sağ tarafa çevirdim taşı da çevirince ışığı söndü. Aynı işlemi sola dönerek yaptım taş yine söndü, tam arkama dereye döndüm ve taş hala yanmadı arabaya doğru dönünce taş güçlü bir şekilde parladı ve mavi ışığı gözümü kamaştırdı. Arabaya doğru ilerledikçe daha çok parladı arabaya vardığımda Buğra ve Newt arabanın önüne yaslanmış konuşuyorlardı, Caner hemen yol kenarındaki bir ağacın yanındaydı ve Melisa arabanın içindeydi Mert ise arabanın yanında ileri geri hareket ediyordu. Onlara doğru yaklaştım ve durdum elimdeki mavi ışık biraz sönmüştü ama hala parlıyordu ışığı fark eden bizimkiler hemen yanıma geldi ve Buğra konuştu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POSEİDON'UN KIZI (tamamlandı)
FantasyYıllar önce, bundan tam 18 yıl önce bir kehanet görüldü Olimpos'un baş büyücüsü tarafından. Üç büyüklerin soyundan gelen iki yarıtanrı hakkında bir kehanet Armeda Altın Bu kehanetin baş karakteri, bunca yıldır hiçbir şeyden haberi yokken bir anda...