"Bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir." Edward N. LorenzŞEHRİN ANAHTARI: "Yirminci Halka." ♞
-Bırakın!" Çuval içinde hareket ettirmeye çalıştığı başı, nefessiz kalması yüzünden dönmeye başlamıştı. Genzi kuruduğu için dilindeki tükürük tamamen emilmiş, burnundan sızan hava ise boğazını yakmaya çalışıyordu. "Bırak!"
Mistake, onu zorlukla demir kapıdan içeri soktuğunda, kardeşine "Ne adam." Dercesine, turuncu renkteki kaşlarını kaldırarak inanamaz bir bakış attı. Stake ile güç yönünden eşitlerdi ama bu herifi tutmak her geçen saniye zorlaşıyordu.
Ülkenin en güçlü askerlerinden birini kaçırmak, hiç kolay değildi. Üç kişinin yaralandığı ve iki kişinin bu kaçırma yüzünden öldürüldüğü düşünülürse, zor bile sayılırdı.
-Onaylandı. Giriş başarılı. Nabız normal. Tehlike sezilmedi. Kalkan kaldırılmakta. Lütfen geri çekilin." Gözleri de bağlı olduğu için başını vahşi bir hayvan sezgisine sahipmiş gibi, otomatik -Siri'nin sesine benzeyen bir kadın sesiydi- sese doğru çevirdi adam. Sarı saçlarının arasından akan terler boynundaki gümüş zinciri dövüyor, terindeki asit, damarları kendini sıktığı için belirginleşen boynunda zincirle beraber etini acıtıyordu.
-Gir!" Artık bedenini bırakmaya başlamıştı. İki bayıltıcı iğneye rağmen hiç fena sayılmazdı. Buna rağmen damarlarında akan sıvının tesiri, alnında birikmeye başlayan ter ve bulanık görüş açısıyla kendini göstermişti.
Gözcü, adamlarının zor tuttuğu askerin onları engellemeye çalışmasına küçümseyici bir tavırla güldü.
Karşısında Özel Ekip'ten bir asker duruyordu. Seçilebilecek 20. en iyi adam.
Darian JENKINS.
Lakabı: tuzak paraşütü.
Yaşı yirmi dokuz. Saçları açık kumral ve kısa-orta arası bir kesime sahip. Gözleri açık kahverengi.
Boyu 1.94. Kilosu 93.
Bugüne kadar kendisinin bile sayamayacağı kadar çok operasyona katıldı. Cesaret ona, tek kişilik isim gibi, Tanrı tarafından bahşedildi. Öfkeli, kesinlikle kontrol sahibi değil.
Saygısızlığı ve plansızlığı yüzünden alma ihtimalinin olduğu cezalar, üsler tarafınca düşürüldü. O bir kahramandı ve kahramanların kötü özellikleri bile hayranlık uyandırırdı. Uyandırmalıydı da. Lakabı bu yüzden öyleydi, operasyonların hepsinde tuzağa düşmüş izlenimi vererek düşmanlarına rahat nefes aldırıp bir doz suni cesaret aşılıyor, sonrasında tuzağa düşürüyordu. Düşmanları yüzünü bilmiyordu ve birbirilerine haber verememişlerdi.
Çünkü o düşmanlarının ölmeden önce gördüğü son yüzdü. Sadece ismi ve ardında bıraktığı çocukluğundan kalan, siyah sprey boyayla çizilmiş dandik resim derslerini hatırlatan simgesi vardı. Paraşüt.
-Açın." artık çırpınmayı -böylelikle onu tutmaya çalışanlar da rahat bir nefes almıştı- bıraktı. Göğsü işkence çektiği zamanlarda bile böyle inip kalkmamıştı. Çünkü o zaman düşmanlarını biliyordu. Oysa şimdi hazırlıksız yakalanmıştı, tuzağa kısılmış bir vahşiliğe bürünmüştü, zihni tetikteydi. Yüzüne geçirilen çuval kaldırıldığında ilk duyduğu şey bir ıslık sesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A.H.İ.R.
Novela JuvenilAşk. Hırs. İhtiras. Ritim. İnsanın yaşamını başlatan, sonunu getiren dört kelime. Bir evde toplanmış, kaçık grup. Yapılması gereken bir görev. Karşılığında verilen bir hayat değerinde ödül. Cesaret, aşk, dostluk, yalanlar ve güç dengeleri. "Bir k...