7.Bölüm: Şimdi gitmem gerekiyor.

936 131 13
                                    

Taehyung

Bay Jimin tekrar durdu ve birden ayağa kalktı. Sesi kendisine daha fazla itaat etmiyor gibi görünüyordu. Pencereye doğru yürüdü, birkaç dakika boyunca sessizce dışarıyı seyretti ya da alnını soğuk cama dayadı. Dikkatlice bakmaya cesaret edemiyordum, çünkü yaşlı adamı heyecan içinde izlemek beni utandırıyordu.

Onu, rahatlayıp karşıma tekrar oturana kadar bekledim.

''O gece, o odada neler yaşandığını anlatmamamı mazur görün. Bu geceye ait tek bir saniyeyi bile hayatımın sonuna kadar unutmadım ve asla unutmak istemiyorum. Çünkü o gece, bir insanla, onun hayatı için mücadele ettim. Tüm duygularımla, bu her şeyini kaybettiği aşikar olan yabancı insanın, ölümün kıyısında gezinen bu insanın tüm ihtirasları ve tutkusuyla son bir şeye tutunduğunu hissediyordum. Bana, ayağının altında uçurumu hisseden bir insan gibi kenetlenmişti. Ben ise bütün varlığımla onu kurtarmak için mücadele ediyordum.''

Bay Jimin gözlerini kapattı.

''Sevgili Taehyung," dedi usulca. "Böyle saatleri insan ömründe ancak bir defa yaşar ve o da ancak milyonda bir insanın başına gelir. O gece öyle bir kavga ve konuşmayla, ihtiras, öfke ve nefretle, yalvarmanın ve sarhoşluğun gözyaşlarıyla öyle doluydu ki bana bin yıldan daha uzun gelmişti. Uçurumun kenarında birbirine sarılmış halde sendeleyen iki insan, yani biz, biri ölüme susamış biri, diğeri ise her şeyden habersiz bu öldürücü kıyametten tamamen değişmiş halde, farklı, bambaşka duygu ve düşüncelerle çıktık. Sadece, sabah uyandığım andaki bir dakikayı izah etmek istiyorum.''

Jimin

Kurşun gibi ağır bir uykudan uyandım. 

Daha önce bilmediğim derin bir geceden uyandım.

Gözlerimi açana kadar uzun bir zamana ihtiyaç duydum, gördüğüm ilk şey ise yabancı bir odanın tavanıydı; Gözlerim, nasıl geldiğimi bilmediğim bu yabancı, aşina olmadığım odada gezindi. Öncesinde, kendimi her şeyin bir rüya olduğuna ikna etmeye çalıştım.. Fakat sonra, pencereden içeri rüya olmayacak kadar parlak güneş ışıkları doldu. Ve sonra.. Toparlanmak için gayriihtiyari doğrulduğumda orada... bakışlarımı yana çevirdiğimde orada.. orada onu gördüm. Korkumu size tasvir etmem mümkün değil. Yabancı bir adamın geniş bir yatakta yanımda uyuduğunu.. Fakat yabancı, yabancı, yabancı, benim yanımda, yarı çıplak bir yabancı...

Kendimi tamamen yabancı bir adamla, yabancı bir yatakta ne olduğu belirsiz bir batakhanede bulduğumda, duyduğum utanç ve tiksinti sebebiyle tek bir şey istemiştim: Ölmek.

Kalp atışlarımın durduğunu, nefesimi tuttuğumu, sanki  böyle yaparsam hayatımı ve her şeyin farkında olan ancak anlamayan bilincimi öldürebilirmişim gibi hissettiğim o anları bugün gibi hatırlıyorum.

Orada bu şekilde ne kadar uzandığımı hiçbir zaman bilemeyeceğim.

Bütün uzuvlarım baştan aşağı buz kesmişti.

Fakat birden bire beni başka bir korku sardı.

Adını dahi bilmediğim bu yabancı adam şimdi uyanacak ve benimle konuşacaktı.
Yapmam gereken tek şey o uyanmadan giyinip kaçıp gitmekti.
Ona görünmemem, onunla daha fazla konuşmamam gerekiyordu.

Bir sonraki trene atlayıp bu iğrenç yerden, bu iğrenç ülkeden uzaklaşmalıydım.

Dikkat çekmeden, bir hırsızın yavaş hareketleriyle yataktan çıkarak elbiselerimi aradım.

Her saniye uyanmasından duyduğum endişeyle titreye titreye, büyük bir dikkatle giyindim.

Derken hazırlığım bitti, başarmıştım.

Sadece şapkam yatağın öteki ucundaydı ve şimdi parmaklarımın ucunda yürüyerek onu almaya yaklaşmıştım.

O an kendime engel olamadım. Hayatıma gökten bir taş gibi düşen bu yabancı  adamın yüzüne son bir kez bakmalıydım, sadece küçük bir bakıştı istediğim, fakat.. tuhaftı, çünkü yatakta uyuklayan yabancı genç adam benim için gerçekten yabancıydı.

İlk bakışta dünkü yüzü tanıyamadım.

Çünkü dün heyecandan gerilmiş olan yüzündeki çizgiler silinmişti. Bu yüz bambaşka bir yüzdü, bir çocuğun, saffet ve sevinçle parlayan bir çocuğun yüzüydü. Gece öfkeyle dişlerinin arasına sıkıştırdığı dudakları, güzel rüyalar görüyormuş gibi aralanmış, tebessüm ediyordu.

Bu şaşırtıcı görüntüyle beraber bütün korkularım ve endişelerim siyah bir perde gibi üstümden sıyrılıp gitti.

Artık utanmıyordum, hatta mutluyum bile diyebilirim.

Çünkü ben kurtarmıştım.

Ölümün nefesi üzerinde olan bir adamı, ölümden kurtarmıştım.

Gürültü mü çıkardım yoksa farkında olmadan kendi kendime mi konuştum? Fakat uyuyan genç aniden gözlerini açtı.

Korkuyla geri çekildim.

Genç şaşkınlıkla, tıpkı benim az evvel yaptığım gibi etrafına göz gezdirdi.

Göründüğü kadarıyla büyük ve derin bir belirsizlikten zorlukla doğruluyordu. Bakışları aşina olmadığı bu yabancı odada gezindi ve hayretle bana yöneldi.

Fakat o toparlanıp konuşmaya başlamadan, ben kendimi toparladım.

Onun konuşmasına, soru sormasına, yakınlaşmasına fırsat vermemeliydim. Dün gece hakkında bir şey hatırlamamalı, yaşananlar tekrarlanmamalıydı.

Aceleyle,

"Şimdi gitmem gerekiyor." Dedim. "Siz burada kalıp giyinin, saat on iki de kumarhanenin girişinde buluşuruz: ihtiyaç duyduğunuz her şeyi hazır hale getireceğim."

Tek kelime dahi etmesine fırsat vermeden ve o odayı daha fazla görmek istemediğimden, tıpkı birlikte sabahladığım adamın adını bilmemem gibi adını bilmediğim yabancı otel odasından arkama bakmaksızın kaçarcasına uzaklaştım.

24 Hours | Jikook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin