Bay Jimin ile aramızda geçen o tartışmadan sonra, daha önce karşıt görüşte olanların alaylı tavırlarının yerini aşırı bir samimiyete bırakmış olması dikkatimi çekmeye başlamıştı.
Normalde çekingen olan ve yemek saatleri dışında masadakilerle neredeyse hiç muhabbet etmeyen Bay Jimin, çeşitli sebepler üreterek her fırsatta benimle bahçede konuşmaya çalışıyordu.
Size bu durumun beni onurlandırdığını söyleyebilirim. Çünkü kibar ve mesafeli tavrı kendisiyle yapılan sohbeti özel kılıyordu.
Açıkçası, benimle konuşmak için her fırsatı değerlendirdiğini, beni arayıp bulduğunu söylemeliyim. Bunu da öyle aşikar yapıyordu ki; saçları beyazlamaya başlamış benden oldukça büyük bir adam olmasa başka fikirlere kapılabilirdim.
Fakat konuşmaya başladığımız zaman, mevzu kaçınılmaz olarak, dönüp dolaşıp başladığımız noktaya, Bay Hoseok'a geliyordu; sorumluluklarını unutan, içgüdülerinin yönlendirmesine kanan, güvenilmez Bay Hoseok'u suçlamanın Bay Jimin'e gizli bir haz verdiğinin farkındaydım.
Aynı zamanda benim bu narin adama duyduğum sevgi ve yakınlığın sarsılmadığını görmekten de hoşlanıyordu. Her seferinde mevzuyu bu noktaya getiriyordu. Bir süre sonra bu garip ısrar karşısında ne yapacağımı bilemez olmuştum.
Bu günlerce, beş ya da altın gün, böyle sürüp gitti. Bu süre zarfında bu mevzuyla neden bu kadar ilgilendiği hakkında hiçbir açık vermedi.
Ancak bir gün, bir gezintimiz sırasında ona artık dönme vaktimin geldiğini söylediğimde, kaygısız siması aniden değişti.
''Ne kadar yazık! Halbuki sizinle daha konuşacak çok şeyim vardı.'' dedi. Gözle görülür bir sinirlilik tüm hücrelerine yayılmıştı.
Kendisi de bu sinirli ve tedirgin halinden rahatsız olduğunda, birdenbire ellerini bana doğru uzatarak,
''Size söylemek istediğim şeyleri açık bir şekilde ifade edemediğimi görüyorum. Size yazmak daha iyi olacak.'' diyerek her zamankinin aksine hızlı adımlarla otele doğru gitti.
Gerçekten de akşam yemeğine kısa bir süre kala odamda onun enerjik ve açık el yazısıyla yazmış olduğu mektubu buldum.
Bay Jimin, bana yaşamının anlatmak istediği bir bölümünü anlatıp anlatamayacağını soruyordu. Bu sırrı yirmi küsür yıldır içinde tuttuğunu ve olayın, olayın içinde olmayan bir üçüncü kişi tarafından dinlenmesine yirmi yıldır muhtaç olduğunu vurguluyordu. Şayet bu ısrarı emrivaki olarak algılamayacaksam verdiği saate görüşmekten memnun olacağını belirtiyordu.
Mektup beni büyülemişti.
Cevap yazana kadar epey bir saat geçti.
Fakat en sonunda mektubun karşılığını verdim.
''Şahsıma göstermiş olduğunuz güven beni onurlandırdı. Şayet beklediğiniz gibi bir yanıtsa size karşı dürüst olacağıma dair söz veriyorum. İçinizden gelen şeylerin dışında sizden bir şey anlatmanızı bekleyemem. Fakat ne anlatacaksanız bunu kendinize anlatır gibi açık yüreklilikle anlatınız. Bana duymuş olduğunuz güvenin benim için onur olduğunu anlamanızı rica ediyorum.''
Akşamleyin, mektubu aynı şekilde odasına yolladım. Ertesi sabah yanıtı buldum:
''Tamamıyla haklısınız. Hakikatin yarısının bir değeri yoktur, yalnızca tamamının bir kıymeti vardır. Sizden de kendimden de bir şey saklamamak için bütün gücümü toplayacağım. Yemekten sonra odama teşrif edin (Elli yaşında bir adam olarak, yanlış anlaşılmaktan endişe etmiyorum.) Bahçede ya da insanların arasında konuşamam. Anlatmaya karar vermenin benim için kolay olmadığını anlamanızı istiyorum.''
Gün içerisinde bir araya gelip ehemmiyetsiz şeylerden bahsettik. Fakat bahçede karşılaştığımızda gözle görülür bir şaşkınlıkla benden uzaklaştı. Bu ak saçlı adamın, bir genç erkek utangaçlığıyla caddeye çıkıp gözden kaybolması beni utandırdığı gibi üzmüştü de.
Akşam sözleştiğimiz saatte kapısını çaldım. Kapı hemen açıldı; odada loş bir ışık hakimdi, masanın üzerindeki küçük okuma lambasından karanlık odaya sarı bir ışık dağılıyordu.
Bay Jimin herhangi bir çekince olmadan yanıma yaklaştı.
Oturmam için bir koltuk gösterdi ve tam karşıma geçip oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
24 Hours | Jikook ✓
FanfictionAdını dahi bilmediğim bu yabancı adam şimdi uyanacak ve benimle konuşacaktı. Yapmam gereken tek şey o uyanmadan giyinip kaçıp gitmekti. Ona görünmemem, onunla daha fazla konuşmamam gerekiyordu. DİKKAT! Bu kitap, Stefan Zweig tarafından yazılan Bi...