İntikam.

62 3 0
                                    

"Senin lanet Sindria'na gitmeyeceğim." Bunu söylediğimde kendimi yatağımda buldum. Her şey o kadar aniden oluyordu ki. Biraz önce bir adam öldürmüştüm ve şu an evimdeydim. Bu hayatı istememiştim. Ichigo beni duymamazlıktan geldikçe çıldırıyordum.

"3 gün sonra okulum başlıyor. Ne sindria'sından bahsediyorsun?" Söylediğim şeyi takmayacağından emin olsamda şansımı denemiştim. Gözlerini bana doğru dikip

"Demek okulun hayatından daha önemli ha?" Ahh, hayır önemli falan değildi ama. Benim bir hayatım var öyle değil mi? İkisini aynı anda yürütemez miydik.

"Bir yolu olmalı." demiştim. Olmalıydı.

"Tamam sana bir ay müddet veriyorum, ama her dediğimi yapmak şartıyla." Zaten her dediğini yapmıyor muydum?

"Pekala."

"Gündüzleri okuluna gideceksin. Geceleri benimle hazırlanacaksın. Ve her şeye hazırlıklı olmayı unutma. Magoi sayın yükseldikçe seni rahat bırakmayacaklar." Hiç bir şekilde rahat değildim, daha beteri ne olabilirdiki?

"Neyden bahsediyorsun?"

"Düşman her yerde, Orihime."

***

Kayıt işlerimi halletmiş, biraz olsun şu saçma dünya ve Ichigo'dan uzaklaşmıştım ki. Şu turuncu saçlarıyla beni yakan çocuk yine içerideydi. Ah Ichigo. Senden deli gibi korksamda çok yakışıklısın. Dur bi saniye.

"Beni neden öptün sen?" Hah. Cevap ver bakalım.

Gözleri duvara dönüktü. Çapraz şekilde gülümsedi. "Hah, senin gibi bir kızın bunu unutmasını beklememiştim."

Benim gibi bir kız mı? "Tamam sormadım say, merak etmiyorum." Deli gibi ediyordum.

"Tamam o zaman." Ne yani söylemeyecek miydi!!!!! TANRIM.

"Sen odamdan defolmadığına göre ben çıkıyorum." Bana doğru döndü.

"Söylediklerimi unutma." dedi ve kayboldu. Kahretsin ben çıkmalıydım işte.

Teyzeme gezintiye çıkacağımı söyledim ve kendimi Ankara'nın soğuğuna bıraktım. Burda hava ne kadar erken kararıyordu. Güneşin batışının ne kadar harika göründüğünü farkettim. Esen rüzgar beni bir an için mutlu hissettirdi.

Burada hoşuma giden bir pazar vardı. Harabe ve fakir görünüyordu. Fakir insanların alış-veriş mekanıydı. Ve ben bu saçma mekanda huzur buluyordum. Kollarımı birbirine dolamış yürüyordum. İleride bi kalabalık vardı.

Birine bir şey olmuş olabilir miydi? Adımlarımı hızlandırıp kalabalığa doğru yürüdüm. Yerde yaşlı bir adam yatıyordu. Adamın sağ eli kendinden yarım metre ötedeydi. Ona bunu kim yapmış olabilirdi ki? Nasıl bir düşmanlıktı bu? 

Gözlerim merakla suçluyu aradı. Ama insanlar, çok tuhaftı hepsi sessizce yerdeki adamı izliyordu. Telefonumun yanında olmadığına lanet ettim. "Ambulansı ve polisi aradınız mı!" diye haykırdım. Ters giden bir şeyler vardı. Kimse beni duymuyor gibiydi. Kahretsin adam kan kaybından ölecekti.

"Lanet olası ambulans ve polisi aradınız mı!!" diye tüm gücümle haykırdım. Kahretsin beni cidden duymuyorlardı. Yerdeki adama acıyla tekrar baktım. Yanına koştum. Adamın sağlam olan sol elini tuttum.

"Merak etmeyin. Yardım çağıracağım." Adam gözünde kalan son ışıkla bana baktı. Adama gülümsemeye çalıştım.

Bir el beni boğazımdan kavrayıp arkamda kalan pazar tezgahlarına doğru fırlattı.  Tanrım. Metrelerce uçmuştum. Ve boğazım cidden acıyordu. Kahretsin. Kolum. Kanıyordu... Tezgahın kırılan parçaları çizmiş olmalıydı.

Kanayan kolumdan başımı kaldırdığımda şoka uğramıştım. "Batuhan?"

Karşımda son gördüğümden farklı bir Batuhan vardı. Saçları daha koyuydu. Gözleri nefretle bakıyordu. Simsiyah giyinmişti. Ve sanki daha uzundu. Bana tepeden ezikleyici bir şekilde bakıyordu.

"Şaşırdın değil mi, Orihime?"

Şaşırmıştım ve ne yapacağımı cidden bilmiyordum. O. Çok güçlü görünüyordu. Bir şeyler demek zorundaydım.

"O adama neden bunu yaptın?" Gülüyordu. Dediğim şeye sadece gülüyordu.

"Sana yaptıklarımdan sonra hala yerde yatan değersiz bir adamı mı soruyorsun? Gerçekten aptalsın."

Kesinlikle aptaldım. Ama insanlığım bendeydi öyle değil mi? Ben vereceğim cevabı düşünürken beni kollarımdan tutup tekrar fırlattı. Bu sefer taş duvara çarpmıştım. Omzum kırılmış olabilirdi. Benim acıyla inlememe Batuhan kahkahalarıyla karşılık vermişti.

Yerimden kalkmaya çalıştım. "Hadi ama magoili kız, sana hiç mi bir şey öğretmediler, çok sıkıcısın."
Doğru. Bir şey öğrenmiştim. Ama bu Batuhan'ın üzerinde ne kadar işe yarardı emin değildim. Kelimeler... Kelimeler.... Hatırlamalıydım. Belki daha farklı şeyler hayal edersem şu pisliği alt edebilirdim.

Hatırladım!

"Anata Ni Meijuru!"

Batuhanı ellerimle tutmuş havaya kaldırmıştım. Gözlerini fal taşı gibi açmıştı. Yüzüne kocaman bir tükürük fırlattım. Ama tükürük yerine kan tükürmüştüm. Gözlerini kırpıp kaçmaya çalıştı ama yüzünden kanım akıyordu. Gözlerinin içine bakıp "Şimdi ait olduğun yere git." dedim ve var gücümle Batuhan'ın bana yaptığını yapıp onu fırlattım.

O kadar çok uzağa gitmişti ki görüş alanımdan çıkmıştı. Ne yani başarmış mıydım? Bu kadar basit miydi? Arkamdan gelen sese doğru döndüm. 

"Ba-tuhan..." Şaşkınlığımı gizleyemememe büyük bir kahkaha patlatmıştı. Ben onu çok çok uzağa fırlatmıştım ama o benim arkamda bitivermişti?

"Tekrar denemeye ne dersin Orihime?"

Orihime.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin