“Lyon, sen seç, beyaz olan mı siyah olan mı?“ Louis’in sesiyle irkilen çocuk beyaz atı seçti. Louis de hancıya parasını verip siyah ata bindi ve taş yolda hızla ilerlemeye başladılar. Bir zamanlar Gırnata Emirliğinin hüküm sürdüğü bu topraklarda şimdi mutlak İspanya yönetimi vardı. “Bu yolları Endülüs yaptı, sefasını İspanyol sürüyor Lyon“ dedi Louis. Mehmet de cevapladı “İnşallah yakında Osmanlı eli buraya da ulaşır beyim. Akan kan yerde kalmaz evelallah.“ Louis etrafı kolaçan ederken Lyon’u uyardı “Bu topraklarda kendimizi belli etmemeliyiz. Şimdilik sen ve ben Arap tüccarlarız. Osmanlıdan bahsetmek yok tamam mı?”. “Tamam beyim“. “Ha bir de bana Louis de, ecnebilerde büyüğe hürmet yoktur. Onlar gibi davran.“. “Tamam Louis beyim. Ah… Tamam, Louis.“. “Söylesene Lyon, kaç yaşındasın?“. “On yedi yaşıma bastım beyim.“. “Benden altı yaş küçüksün Lyon. Ama benimle yaşıt gibi bir fiziğin var. Yoksa ben mi cılız kalmışım.“. “Aslında bana Giritliden başka Gürbüz Mehmet de derler.“. Birkaç saatlik yolculuğun sonunda atlar iyice yorulmuş, Louis ve Lyon da acıkmaya başlamıştı. İlk gelen köyde mola verip yarım saat kadar kalacaklardı. Önden Louis, arkasından Lyon atlarını han ahırına bırakarak hanın büyük salonuna geçtiler. İçerisi oldukça kalabalıktı. Lordları için sabahtan akşama kadar çalışan köylüler geceleri burada pinekliyordu. Ayrıca şık giyimli üç erkek de uzak bir köşede içkilerini yudumluyordu. Louis ve Lyon da pencerenin yanındaki bir masaya oturup soğuk su ve kızarmış tavuk istediler. Bu topraklara gelip de yanlışlıkta dana eti yerine kuzu eti yemek hiç istemedikleri bir şeydi. Mehmet önüne konan tabakta ne varsa hepsini hızla bitirirken Louis ağır ağır yiyip etrafı kolaçan ediyordu. Hep göğsünde taşıdığı hançeri sağ baldırına yerleştirmişti. Lyon önündekini bitirip “daha yok mu?“ der gibi etrafa bakınınca Louis, ön ündeki tabağı Lyon’a uzattı. Bu sırada köşede oturan üç adam-şık kıyafetli olanlar- birden ayaklandı. Bilmedikleri bir dilde birbirlerine bağıran adamlardan biri tabağını tuttuğu gibi yere fırlatınca ortalık karıştı. İki han çalışanı oraya giderken para vermeden kaçmak isteyen birkaç müşteriyi tutmak için biri de kapıya koştu. Bu sırada yan masadaki adamlardan biri de yanında oturan fahişeyi ittirip masayı devirince şarap kadehi Lyon’un üzerine devrildi. Lyon birden sinirlenerek adamın üzerine atlayınca arkadaki masadan kalkan dört adam Lyon’a doğru koşup onu adamın üstünden alırken adam masanın kenarındaki kılıcına uzandı. Buraya kadar tepki vermeyen Louis, hançerini çıkarıp Lyon’u tutan adamlardan birinin boğazına sapladı. Adam kanlar içinde yere düşerken fahişe çığlık atarak üst kata kaçtı. Her halinden sarhoş olduğu belli olan adam beceriksizce kılıç sallamaya başladı. Lyon bu adamla uğraşırken Louis, elindeki hançeri diğer adamlardan birine saplamak için hamle yaptı. Fakat adamlar eğitimliydi ve onların yanında kısa kılıçları vardı. Lyon’a sırtını verip beklemeye başlayan Louis bir yandan da uzak köşedeki yabancılara göz attı. Biri yerde hareketsiz yatıyordu. Diğeri hancıyla yumruklaşırken üçüncüsü ortalıkta yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKYANUSUN ÖTESİNE
Ficção HistóricaYıllar, yıllar öncesine gidin. Deniz yoluyla Hindistan'a ulaşmak isteyen kaptanların zamanına gidin. Dünyayı ilk defa dolaşan kaptanın zamanına. Evet o Macellan. Ve bir örgüt. Dönemin dünya gücü Osmanlı'nın Avrupa'daki gizli eli. Ve bir hanedan, Sic...