Bir Kor Alev

19 5 34
                                    


**

Bir kor alev misali yandım ben aşkınla... Tükendim de etmedim bir 'ah' sana. Gelsen de dinse yüreğimin yangını. Bülbüller kıskanır sana olan sevdamı. Güller imrenir sana olan sevgime, kimler baktı sana, benim sana baktığım gibi, kimler sevdi seni benim seni sevdiğim gibi...

Gelsen de bitse artık bu hasret. Gönlüm bir kor alev, sana emanet. Bizde emanete olmaz ihanet. Bu zamanda herkese gerek bir HİDAYET.

**

Bir Kasım Başlangıcı/1990

Salih Osman Bey, her sabah olduğu gibi bu sabah da güneşin ilk ışıklarının yeryüzüne yansımasıyla dükkanını açmış, işlere koyulmuştu. Dükkanı açar açmaz ilk işi çay suyu koymak olurdu. 'Çay yiğidin mazotudur.' der, çaya olan sevgisini dile getirirdi. Yine çay suyunu koymuş, kitapların arasında gizlenen masasına geçmişti.

Asırlık bir koca çınardı Salih Osman Bey. İçinde hep bir özlem vardı, beklediği ama kim olduğunu bilmediği bir şeye özlem... Bu özlemin bir de adı vardı kendi lugatinde: HİDAYET. Dilinden düşürmediği ve her daim öneminden bahsettiği HİDAYET.

Yine uzaklara dalmış, düşüncelerinin girdabında boğulurken dükkanının kapısının açılarak, zilin çınlamasıyla irkildi yaşlı adam. Yılların ağarttığı saçları ve sakallarıyla, ton ton yüzüne yerleşen gülümseme, müşterisini karşılarken hissettiği büyük zevki anlatıyordu. Sevecen ve sıcakkanlı bir ses tonuyla konuştu Salih Osman Bey.

"Hoş geldiniz. Buyurun, size nasıl yardımcı olabilirim?"

Bugün ilk müşterisi, uzun boylu, gür siyah saçlı, iyi giyimli bir beyefendiydi. Bu orta yaşlı adam, Salih Osman Bey'in sorusunu dinlerken, mavinin en koyu tonundaki gözleriyle kitapları tek tek süzüyordu. Nihayet kitaplardan gözünü alarak, dükkan sahibi olan Salih Osman Bey'e döndü.

"Hayırlı sabahlar üstadım."

Gülümsedi Salih Osman Bey.

"Hayırlı sabahlar hocam. Buyurun ne aramıştınız?"

İçten, sıcakkanlı bir ses tınısıyla konuştu yabancı adam.

"Salih Osman Amca siz misiniz?"

Gülümseyerek yanıtladı yaşlı adam.

"Evet. Ta kendisi... Peki ya siz?"

"Beni Avukat Süleyman Bey gönderdi."

Can dostunun adını duymasıyla gözleri parladı Salih Osman Bey'in.

"Öyle mi? Hoş geldin kardeşim. Baştan söylesene, geç otur."

Yaşlı adamı kırmadı yabancı adam. Gösterdiği yere oturdu samimiyetle. Salih Osman Bey bir an kitapların arasında kayboldu ve sonra ellerindeki iki çayla geri döndü. Çaylardan birini misafirine ikram ederken, ötekini de kendisi aldı ve kalktığı yere oturdu.

"Söyle bakalım kardeşim. Adın ne?"

"Sıddık Emin Sevinç. Gazi Üniversitesi, Eğitim Enstitüsü, Edebiyat Muallimliği Bölümünde öğretim görevlisiyim."

Gülümsedi yaşlı adam.

"Demek öyle hocam. İsminiz de pek güzelmiş. 'Sıddık' güzel, 'Emin' ondan da güzel. Süleyman Bey sizi ne için göndermişti?"

Sıddık Emin Bey, yüzüne yerleştirdiği tebessümü soldurmadan konuştu.

"Bir öğrencim var üstad. Zor durumda, ailesi para gönderemiyor. Saf, temiz bir çocuk ama Ankara'nın pisliğinde kaybolmasından korkuyorum. Bu devir, pisliğin alıp başını gittiği bir devir, bilirsin üstad."

Gözlerinden Alsın Ateşi Güneş (KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin