Müzik; İbrahim Sadri-Gülce
**
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum....
Attila İLHAN
**
Ankara'nın ayazının burunları dondurduğu bir aralık başlangıcıydı. Huzurlu bir mahallenin köşebaşında bulunan minik sahafta kitapların içinde kaybolan bir genç, eline aldığı bir kitapla tabureye oturdu. Tozlu kitaplardan eline bulaşan kirleri hiç önemsemeden, eline aldığı kitabın adını fısıltılı bir ses tonuyla okudu.
"Huzur Sokağı/Şule Yüksel Şenler"
Kapağını açtı ve usulca okumaya başladı. Ne anlamlı yazılardı bunlar. Seneler öncesinde yazılmış, haklı davasını anlatan genç bir hanımefendinin yazılarıydı bunlar. Seneler neyi değiştirmişti ki? Tek değişen şey artık olanlar geçmişti, ama davanın haklılığı hep aynı kalacak, hiç değişmeyecek bir gerçek olarak geleceğe aktarılacaktı. Salih Osman Amca'sının her daim dudaklarında olan tek sözcük davanın haklılığını ve ehemmiyetini dile getiriyordu.
HİDAYET... Ne kadar da önemliydi bu devirde. Sadece bu devirde mi? Her devirde ayrı bir önemliydi. Hak için savaşılan bu davada, hakk'ın ve batılın savaşı vardı ve ezilen, mazlum durumuna düşen hep hakk'ın tarafında yer alanlardı. Yani 'Hidayet'i savunanlar...
Bütün bunları düşünen delikanlı gülümsedi. Yaşlı adamın yanına geldiğini bile fark edemeyecek kadar dalmıştı kitaba.
Salih Osman Bey, kitapları düzenlemekte olan delikanlıdan ses seda çıkmayınca yanına gitmiş, gördüğü manzara gözlerini yaşartmıştı. Delikanlı, okumaya daldığı kitaptan başını henüz kaldırmamış ve Osman Bey'i görmemişti. Gülümseyen Osman Bey, konuşmaya başladı usulca.
" Unutulamayacak tek bir gerçek var ki, o da bu davanın Allah'ın davası olduğu gerçeği... Bu davayı ve bu davanın savunucularını koruyacak olan Allah(c.c)'tır. Hakk'ın yanında olanlar güçsüz görünebilirler ama asıl güçlü olanlar, Hakk'ı savunanlardır evlat."
Delikanlı, Osman Bey'in sözleriyle irkilerek kafasını kitaptan kaldırdı ve sordu.
"Anladım ama anlamadığım bir şey var usta."
Gülümsedi Osman Bey. Sorup öğrenen gençleri severdi.
"Sor evladım."
"Bu dava Allah'ın davası dediniz ya..."
"Evet."
"Bu dava Allah'ın davası ise neden Mü'minler eziliyor, mazlum durumuna düşüyor, güçsüz görünüyorlar? Bunu aklım almıyor usta."
Gülümsedi Osman Bey. Bu çocuğu yanına almakla gerçekten iyi yapmıştı.
"Ankebut Suresi 2. ayette ne diyor evladım bilir misin?"
Başını olumlu anlamda salladı delikanlı ve konuştu.
"'İnsanlar zannediyorlar mı iman ettik demekle başı boş bırakılacaklar?'"
Osman Bey, delikanlıyı onayladı.
"Evet evladım. Yani diyebiliriz ki; Allah(c.c) hamını hasından ayırmak için, kömürü elmastan ayırmak için, altını taştan topraktan ayırmak için bizleri böyle tekrar tekrar imtihanlardan geçirecektir. Ama unutulmamalı ki, Allah sabredenlerle birliktedir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerinden Alsın Ateşi Güneş (KİTAP OLDU!)
Teen FictionAnkara'nın gözde yerlerinden biri olan Mogan Gölü'nün karşısında bir bankta, gözleri uzaklara dalmış genç bir kız oturmaktaydı. Genç kız, saatlerdir oturduğu yerden yavaşça kalktı. Kafasını kaldırdı ve üzerini düzenleyerek, baharın habercisi olan çi...