Nasipten öteye geçemezsin.
Bir bardak çay söylersin.
Nasibin varsa içersin.H. Anıl Öztekin
***
Her şey nasiptir bu hayatta. Nasibin varsa bir sabaha daha gözlerini açarsın. Sadece nasibin varsa nefes alırsın. O yüzden her şey nasiptir. Nasibin varsa sevdiğinle evlenirsin. Onda nasibin yoksa başkasında bir nasibin vardır. Her şey nasiptir.
Her nerdeysen gel ve nasibim ol...
***
Bir, Ocak Başlangıcı/ 1991
Duydukları karşısında şaşkınlıktan dilini yutmuşçasına sessiz kalan genç kız bir anda koşmaya başladı. Arkadaşı da arkasından...
Koşarak girdiği dükkanda, tek başına kitaplara dalmış halde bulunan genç adamı görünce önce şaşırdı genç kız. Çünkü bu delikanlı bugün okulda, savunduğu hak davasını anlatan delikanlıydı. Ama acayip olan onun burada, babasının kitapçı dükkanında bulunmasıydı. Bir anda kendisini sakinleştirdi ve sanki biraz önce içeri koşarak giren o değilmiş gibi hanımefendi bir şekilde delikanlıya sordu.
" Babam yok muydu? "
Delikanlı önce bir şaşırdı sonra genç kızın Osman Amcasını sorduğunu anlayarak cevap verdi.
" Osman Amca? Osman Amca evine çıktı. Kızını istemeye geleceklermiş de.... Siz kızı mısınız? "
Yüzünde hafif bir kızarıklık oluşan genç kız utançla cevap verdi.
" Evet, ben kızıyım. Sizi muallimlik enstitüsünde görmüş olabilir miyim? "
Delikanlı, yanaklarında oluşan iki çukurun genç kızın yüreğini nasıl ısıttığının farkına bile varmadan güneşten daha sıcak gülümsedi.
" Evet hanımefendi. Görmüş olmanız gayet tabidir. Ben de bir muallim adayıyım. "
O dönemdeki birçok şey gibi genç kız da delikanlı da temizdi. Yetiştirildikleri ve inandıkları hak üzerine hareket ediyor, yanlış buldukları şeylerden sakınıyorlardı. Kadın ve erkek arasındaki evlilik dışı münasebet de sakındıkları hususlardan biriydi elbette. Edepleriyle konuşuyor, edepleriyle oturuyor ve gereksiz yakınlıktan kaçınıyorlardı. Çünkü inandıkları, Allah'ın son peygambere indirdiği hak olan kitapta yani Kur'an-ı Kerim'de de belirtilmişti bu husus.
Bütün bu inandıklarını göz önüne alarak da olsa karşısındaki delikanlıya aklına takılan birkaç soruyu sormaktan kendisini alamadı genç kız.
"Adınız neydi acaba? Kusurumu bağışlayın, sadece merak."
Utançla gülümsedi delikanlı.
"Estağfurullah hanımefendi. Ne kusuru?.. Adım Hidayet... Hikmet Hidayet DOĞUŞ. "
Bir an durakladı genç kız. Onunla birlikte tüm dünya sanki durmuştu. Ne kadar da tanıdık bir isimdi bu. Bu isme olan aşinalığının babasının yıllardır tekrarladığı tek kelimeden olduğunu anımsadı genç kız. ' Hidayet ' babasının yıllardır ' Herkese bir HİDAYET gerek, Allah da bana HİDAYET'imi gönderecek. ' dediği HİDAYET'ti.
Derin bir soluk aldı Feyza. Delikanlı ve Halime'nin şaşkın bakışları arasında delikanlının merak edip de sormaya cesaret edemediği sorunun cevabını verdi.
" Benim adım da Feyza... Feyza Nur... Size hayırlı işler dilerim hocam."
Dedi ve delikanlının konuşmasına bile fırsat vermeyerek bir kutu kadar küçük ama bir o kadar da bilgi yığınıyla dolu, kitap kokulu dükkanı hızlı adımlarla terk etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerinden Alsın Ateşi Güneş (KİTAP OLDU!)
Teen FictionAnkara'nın gözde yerlerinden biri olan Mogan Gölü'nün karşısında bir bankta, gözleri uzaklara dalmış genç bir kız oturmaktaydı. Genç kız, saatlerdir oturduğu yerden yavaşça kalktı. Kafasını kaldırdı ve üzerini düzenleyerek, baharın habercisi olan çi...