BİRİNCİ BÖLÜM ~ÇIĞLIKLAR~

54 5 2
                                    

Thorwald dehşet içinde etrafı dinledi: Neydi bu ses?... "O"nun sesi miydi yine?...Yoksa şatonun koridorlarında bir inilti gibi yankılanan rüzgârın sesi mi?... Hayır!... "O'ydu... "O"nun sesiydi!...

Bu ses, hafif bir iniltiyle başlıyor, sonra, işkence edilen birinin yalvarışları, hıçkırıkları halinde, uzun koridorları, kapalı kapıları aşıyor ve korkunç çığlıklarla, Thorwald'a ulaşıyordu!...
Thorwald, yatağında doğruldu, elleriyle kulaklarını örttü, fakat bu, gecenin karanlıklarından taşan korkunç çığlıkları, beyninin en kuytu köşelerinde duymasına engel olamadı...

Yeter!... Diye mırıldandı, kendi kendine; Sus!... Az sonra da, çığlık çığlığa haykırmaya başladı:

- Sus!... Sus!...

Soluyarak yatağına uzandı. Vücudunu ter kaplamıştı. Bunun, bir rüya olmasını, canı gönülden diledi... Fakat, hayır!... Bu, bir rüya değildi...

Hemen hemen her gece, uykusunun ortasında O'nun çığlıklarını duyuyor, denize düşen bir adamın kurtulmak için tutunacak yer ararcasına çırpınışı gibi, uykuyla yaptığı kısa bir mücadeleden sonra uyanıyor, aynı anda, o müthiş kâbus, başlıyordu...

Thorwald, boş bakışlarını, şuursuz bir halde etrafında gezdirdi: Karyolasının başucundaki masanın üzerinde duran yağ kandilinin sarı, yuvarlak alevi, bir kedinin gözü gibi parlıyor, ıslık ıslığa esen rüzgâr, kapı aralıklarından, pencere kenarlarından odaya sızdıkça bu sarı alev, titriyor, kımıldıyor, geniş odanın duvarlarında yer değiştiren gölgeler, korkunç şekilleriyle, görünüp kaybolan hayaletleri hatırlatıyordu.

Dışarıda, kış rüzgârının savurduğu dalgalar, şatonun üzerinde kurulduğu kayalıklara çarpıyor, fakat ne ıslık ıslık esen rüzgârın sesi, ne de kayalara vuran dalgaların uğultusu, Thorwald'ın, o müthiş çığlıkları duymasına engel olamıyordu...

Thorwald, sıkı sıkı örttüğü yorganın altında, kımıldamadan duruyor, bir an önce uykuya dalabilmek için Tanrı'ya dua ediyor, fakat asla uyuyamayacağını da, biliyordu...

- Merhamet!... Merhamet!...

Çığlık çığlığa, merhamet dileyen, Thorwald değildi!... "O"nun sesiydi bu!...

Çığlıklar, dayanılmaz bir hâl alınca, Thorwald, yorganı üzerinden atarak fırladı, hızla kapıya doğrulduğu sırada, dehşet içinde, olduğu yerde kalakaldı: Beyaz bir şey, üzerine doğru geliyordu!...

Öylesine dehşete düşmüştü ki, bunun, aynaya akseden kendi hayali olduğunu, neden sonra fark etti; beyaz yatak kıyafeti ve sapsarı yüzüyle, kendisi!...

Çıplak ayaklarıyla, taş döşeme üzerinde ıslak izler bırakarak, aynaya yaklaştı, uzun zamandır bu işi yapmamış gibi, yüzünü incelemeye koyuldu; şimdi daha da derinleşmiş olan çizgiler, bu yüze, sert, güçlü bir anlam veriyor, fakat gözleri, bu ifadeyi silip yok edercesine yorgun, yılgın, bezgin bakıyordu.

Thorwald, donuk bakışlarıyla, aynanın aksettirdiği yüzünü incelerken, acı acı düşündü: Daha, kırkına gelmemişti... Ama olduğundan on yaş fazla görünüyordu. En az... Yazın sonundan beri, saçları süratle ağarmış, yanaklarından çenesine doğru inen çizgiler derinleşmiş, gözlerinin kenarları kırış kırış olmuştu ve gözleri, canlılığını kaybetmiş donuklaşmıştı adeta...
Çevresini, bir daha, dikkatle dinledi...

Etrafı sessizlik kaplamıştı!... Çığlık sesleri kesilmişti!...

Ama Thorwald, bu sessizliğin uzun sürmeyeceğini biliyor ve bu yüzden, yatağına dönmeye cesaret edemiyordu... Ağır, ağır pencereye doğru yürüdü, gecenin sert rüzgârı onu biraz olsun ferahlatabilirdi belki!... Elini ileri doğru uzattı, ve... Aynı anda "O"nun müthiş çığlıkları, şatonun koridorlarını doldurdu.

ÖLÜM ŞATOSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin