Yaz boyu güneşin sıcağında kavrularak sararmış otlar hafif meltemin esintisiyle hareketlendi. Neredeydim? Bulunduğum yerde lanet olası bir dağ bile yoktu. Sanırım kaybolmuştum. İyi de buraya nasıl gelmiştim. Nereye gideceğimi bile bilmeden ilerlemeye başladım. İlerledikçe görüntü değişmiyordu. Evime varmam lazımdı. Buralarda bir yerlerde olmalıydı. Neden kendime bu kadar uzak bir eve taşınmıştım ki? Hiç seçici değildim. Yeter ki kafamı sokacak bir yer olsun. Herkesin güvenli bir evi olmadığını gayet iyi biliyordum. Çocuklarım evde olmalıydılar. Pat küt diye sesler geliyordu. Kesin çocuklar oynuyordu. Sesin geldiği yöne gitmek istedim. Ama heryerden yankılanıyordu. Koşmaya başladım. Koştukça ses yükseliyordu. Yaklaşmış olmalıyım. Ancak gittikçe ses kulağımın içinde yankılanmaya başladı. Bir anda karanlığa çekildim. Bir şey beni boğuyor gibiydi. Hiç kımıldayamıyordum. Gözlerimi yan tarafa kaydırmaya çalıştım. Biri yanağıma soluyordu. Yanımdaki şeyin ağzı yoktu. Çığlıkları içinde yankılanıyordu.
Uyandım. Kalp atışlarımın pik yaptığı anda uyanmıştım. Başka bir ülkeye taşınmış, yeni birine aşık olmuş ve beraber yaşadığımız eve çocuklarımı getirmiştim. Sanırım stres altındaydım. Yanımda arkasını dönmüş mışıl mışıl uyuyan Max’e baktım. Bir şey daha vardı. Rüyamda duyduğum sesler gerçekti. Tuvaletten sesler geliyordu. Çocuklar bu saatte uyumamışlardı demek. Hemen ayağa kalktım. Çok sinirlenmiştim. Koridor zifiri karanlıktı. Neden karanlıkta oynuyorlardı ki? Bir hışımla tuvaletin kapısını açtığımda kimseyi göremedim. Hızlıca ışığın düğmesine bastığımda klozet kapağının düştüğünü gördüm. Bakakalmıştım. Şu an tuvalette hiçbirşey hareket etmiyordu. Kendi kendilerine mi hareket ediyorlardı. Çıldırmış olmalıyım. Bu olamazdı. Aynısı Türkiye’deyken de olmuştu. Yalnızlıktan olduğunu düşünmüş, psikiyatriste gitmiş ve ilaca başlamıştım. Klozet kapağına bakakaldım. Yine mi başlıyordu. Ani bir çığlık kulaklarımı tırmaladı. Aleyna yine korkmuş olmalıydı. Hemen tuvaletin çapraz karşısındaki kızlarımın odasına girdim. Aleyna’nın yanına gittim. Battaniyesini burnunun üstüne kadar çekmiş titreyen gözlerle bana bakıyordu. Simsiyah pürüzsüz saçlarını usulca okşamaya başladım.
‘Geçti kızım geçti yavrum. Sadece bir rüyaydı.’
‘Hayır rüya değil. Hep orada. Hep aynı yerde.’
‘Gerçek değil o Aleyna.’
‘Hayır orada.’ diye parmağıyla gösterdi çekinerek.
Başımı çevirip karanlığa baktım. Kim bilir karanlığın içinde neler hayal ediyordu.
‘Ne var yavrum orada?’
Ağlamaklıydı. ‘Bilmiyorum. Siyah bir şey. Parmaklarıyla göz kapaklarına bastırdı. Gözleri böyle sarı.’
‘Sen hiç merak etme. Bir daha gelirse onu kovacağım ve seni koruyacağım.’
Bana hiç inanmamış görünüyordu. Gülümseyerek alnına bir öpücük kondurdum. Korkusu geçmemişti. ‘Hadi artık uyu.’ Diyerek ışığı kapattı. Karanlık koridordan geçtim. Yatağa yatıp gözlerimi tavana diktim. Yine uykum kaçmıştı. Duvarın kenarında bir gölge vardı. Başımı hafifçe doğrulttuğumda yeniden onu gördüm. Gözlerinin olduğu yer bana doğru bakıyordu. Ancak göz bebekleri sanki kafasının içine kaçmak istercesine yukarı doğru hareket ediyordu. Uzaktan net görülebilen şey ise sarıya çalan gözünün akıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny
Horror‘Sadece bir rüyaydı.’ ‘Hayır rüya değil. Hep orada. Hep aynı yerde.’ ‘Gerçek değil o Aleyna.’ ‘Hayır orada.’ diye parmağıyla gösterdi çekinerek. Başımı çevirip karanlığa baktım. Kim bilir karanlığın içinde neler hayal ediyordu. ‘Ne var yavrum ora...