1. BÖLÜM: "ACI"

128 67 33
                                    

İyi okumalar.

-

Rengarek tuvallerin arasında bir kuğu gibi süzülerek elimi onun resminin üzerine getirdim. Belki ona dokunamıyordum ama resmi hemen elimin altındaydı. Onu fırçaların arasında hissedebilmek ne kadar acizce bir düşünceydi. Gerçeği yakınımda nefes alırken, cansız bir tuvalde oksijen aramak...

Adımlarımı küçük odadan dışarıya taşıdım. Kapıyı iki kez kilitlediğime emin olduktan sonra yanıma koşturarak gelen orta boylardaki golden cinsi köpeğimin tüylerini okşadım yavaşça.

"Güzelim, acıktın mı sen?" Tebessüm ettim ve mamasını vermek üzere salona yöneldim. Peşimden geliyordu. Acaba o da bir şey yemiş miydi? Gerçi saat akşamın sekizi oldu mu sadece odasının ışığı yanardı. Belki kitap okuyordu. Belki de müzik dinliyordu.

Bir müddet bekledim. Saat on gibi ışıklarımı kapatacak ve sadece onu izleyecektim. Bu saatlerde balkona çıkar ve elinde kahvesiyle otururdu. Bazen iki saat, bazen sabahlara kadar. Uyumaz, onun içeri geçmesini beklerdim. Eğer hava soğuk olursa bende bir pencere açardım, şartlar eşit olsun diye.

Işık, kendi köşesine gidip kıvrılarak uyudu. Tüylerini son kez sevip dudaklarımla küçük bir buse bıraktım kafasına. Ardından ışıkları söndürdüm.

Fark etmiş miydi acaba? Her saat on'a gelince ışıkları kapattığı mı?

Fark etmesende sorun değil sevgilim. Ben seni yine izler, yine aşık olurum.

Pencereme yaklaştım usulca. Siyah perdeyi hafifçe aralayıp karşı apartmana baktım. Yoktu. Olsun beklerdim ben.

Kafamı duvara yasladım ve öylece izledim. Beklemek, seni beklemek bile güzelken, varlığın yanımda olsa güzelin güzeli olmaz mıydı?

Sen Çağatay, hayatımın en güzel ama en acı noktası. Benim seni beklediğim gibi bekler miydin beni? Öper miydin yaralarımdan? Ben kanayacak olsam bile yaralarını sararım senin. Sen yeterki eskidi diye yenisi sarma benim yerime.

Gözlerim buğulandı. Ay tüm ihtişamıyla karanlıkta yerini alırken yıldızlar onu takip ediyordu. Ve o sırada karşı dairede bir hareketlilik meydana geldi. Balkon kapısının açıldığını görünce kendimi hafiften geri çektim. O dışarı çıktı. Etrafına baktı bir süre. Hayran dolu bakışlarımı gizleyemedim. Tüm gerçekliğimle ona baktım. Ama o, ona baktığımı bilmiyordu. Onu sevdiğimi bilmiyordu.

Gözleri evimin penceresine teğet geçti, kalbim durdu. Gözleri bir kez olsun dokunmuştu ruhuma. Görmemişti, ama bu ev benim ruhumdu. Bana bakmıştı.

İnanabiliyor musunuz?

Gözleri bana değmişti.

Bir damla yaş soğuk havada tenimi ısıtırken elimle aceleci bir şekilde sildim. Bugün elinde kahve yoktu. Çok beklemedi, direkt içeri geçti. Kaşlarım çatıldı yavaşca, yutkunamadım. Bir sorun mu var sevgilim? Beni kendinden mahrum bıraktın yine.

Olsun, bana bakan gözlerini hayal ederim bende. Uyumak yok değil mi?

Konu sensen uyumak yok sevgilim.

Yatağıma uzandım. Ellerimi birleştirdim hemencicik ve tavana bakmaya başladım. O, o kadar güzeldi ki. Ruhu bir çiceği andırıyordu. Ellerini sevdiğim adam, ne güzel çicek bahçesi açtırıyorsun gönlümde. Onlar senin ruhun, ben ise onları sevgimle besleyen bir insanım. Korkma sevgimden kıyamam ki ben sana.

Aniden doğruldum. Gece lambamı yakıp elimi masamın çekmecesine uzattım ve içinden ona yazdığım bazı şiirler ve yazılar bulunan defteri çıkardım. O benim ilham kaynağımdı, bu yüzden karalanmış sayfalar fazlaydı.

KÜL GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin