İyi okumalar.
-
Gözlerimin solgun mavisi ruhumdaki yaraların sızlamasını sağlarken bakışlarımı aynadan çektim. Zayıflamıştım. Göz altlarım bir ölüyü andırıyordu. Hayır andırmıyordu, benim zaten ölüden bir farkım yoktu.
Bir mezara ve bir kefene ihtiyacım vardı. Onlarda hazırdı aslında. Mezarım onun kalbi, kefenim ise ruhuydu.
Sarıp sarmalamıştı bedenimi ama bunun ondan haberi yoktu.
Derin bir nefesi aynaya doğru bırakırken, küçük bir buğu görüş açımı kapattı. Göğüs kafesim ağrıyordu. Kalbime dikenler sarılmıştı. Elimi sol yanıma götürdüm. Çağatay... Gece, çok sancılı geçti sevgilim. Seni bekledim, uyumadım. Belki uyanır da su içersin diye bekledim. Odanın ışığı yanmadı ama benim kalbimin ışığı bir kez sönmedi. Bekledim. Hep olduğu gibi o yüzden üzülme. Alışığım ben.
Kahverengi, canlılığını hâlâ koruyan saçlarımı geriye attırdım. Saçımı sever diye onlara çok iyi bakıyordum. Makyaj masasına ilerleyip göz altlarıma kapatıcı sürdüm. Birazdan ekmek almaya gidecektim. Bu yüzden bakımlı olmam gerekiyordu. Aşağıda karşılaşır mıydık acaba?
Altıma siyah pantolon, üstüme gri örgü kazağımı geçirip saçlarıma elimle şekil verdim. Makyajlık bir suratım yoktu ki zaten nefret ederdim. Kirpiklerim gür, dudaklarım soluk kırmızıydı. İhtiyacım yoktu, tabii bazı zamanlar hariç.
Işık'ın mamasını verip evin anahtarlarını ve yeterli parayı elime alıp ayakkabımı giyindim. Mont giymeme gerek yoktu market hemen apartmanın aşağısındaydı zaten.
Telefonumu cebime atmadan önce saate baktım. Sabahın dokuzuydu. Hızlıca asansörü 8. kata çağırıp beklemeye başladım.
İçim bir tuhaftı. Sanki bir karşılaşma olacak gibiydi. Olur muydu sahiden? Bakar mıydım doya doya yüzüne? Bakamaz, utanırdım ki.
Asansörden inip sakin adımlarla markete ilerledim. Dükkana adımı atmamla bakışları bana çevrilen yaşlı amcaya tebessüm ettiğimde onun gözlerinde bariz belli şaşkınlık vardı. Sanırım sürekli uğramadığım içindi bu şaşkınlık.
"Nasılsın kızım?" Gelen ses ile ekmek dolabından ekmeği alırken durakladım ve kafamı arkaya çevirdim. Tam iyiyim diye yalan söyleyecekken içeri giren bir beden ile adeta yerimde dondum kaldım.
Ağzımın açılmasını engellemek için büyük bir çaba sarf ederken yaşlı adam ilk önce bana sonra baktığım yere baktı. Kaşları hafiften çatılmıştı. Sanırım gelen kişiden rahatsız olduğumu düşünmüştü.
Hayır amca, o isterse gözümün önünden bir kez ayrılmasın ben ondan asla rahatsız olmam. Bunu o da anlar mıydı acaba bir gün?
Ekmeği hızla titreyen ellerimle kavrayıp bana poşet uzatan amcaya bakmadan poşetin içine koydum. Yanımda duran Çağatayı görmezlikten gelmek o kadar zordu ki... Bedenim zangır zangır titriyordu. Bozuk paraları uzatıp üstünü almadan marketten çıkmak için adımladım. Tam önümdeydi. Allahım, bana güç ver. Bayılacağım.
Yanından geçerken kolum koluna değdi. Gözlerim anında dolmaya başladı. Anlatamıyordum. Kendime hakim olamıyordum. Gözlerim kararıyordu.
Kokusu o kadar eşsizdi ki...
Saatlerce o kokuyu solumak isterdim.
Ellerim gibi titreyen bacaklarım gücünü kaybetmiş gibi marketten çıktığımda durdu. O sırada neredeyse düşüp bayılmama sebebiyet olacak sesi duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL GECESİ
Short Story-Tamamlandı- Küllerinden doğan bir gece gibi, alevlerinde öldüm güneşin. - 16 Mart 2019