Çalan zille Jungwoo çantasını sırtına takarken sınıftaki arkadaşları da birer birer sınıftan çıkıyordu. Jungwoo da yavaşça sınıf kapısından geçti ve okul binasının çıkışına doğru yürüdü. Dışarı çıkıp yürümeye başladığı anda aniden başlayan yağmurla panikledi ve sırtındaki çantasını tutup başının üstüne koydu.
Etraftaki çığlıklar ve koşuşturmalar eşliğinde yürürken aniden arkasından gelen bir şey ona çarptı. Neler olduğunu anlamadan yere doğru düşen Jungwoo ona çarpan şeyin de onunla beraber düştüğünü hissetmişti.
Kafasının yere çarpacağını düşünüp gözlerini yumarken kafası yer yerine yumuşak bir şeye toslayınca gözlerini açtı. Onunla beraber düşen üstündeki kişi elini Jungwoo'nun kafasının altına koymuş ve kafasını yere çarpmasını önlemişti.
Jungwoo üstündeki kişiye baktı. Büyük gözleri şaşkınca açılmış Jungwoo'ya bakıyordu. Yüz hatları bir ressam tarafından özenerek çizilmiş gibiydi. Dudakları tatlı bir şekilde aralanmıştı.
Jungwoo çocuğu izlerken çocuk bir anda şaşkınlığından kurtuldu ve kalkmaya çalıştı. Ancak Jungwoo'nun kafasındaki eli yüzünden kalkamadı ve tekrardan Jungwoo'nun üstüne düştü. Jungwoo bu sefer acıyla inilderken diğer çocuk panikle özür diledi ve yavaşça Jungwoo'nun üzerinden kalktı.
Elini Jungwoo'nun kalkması için uzattığında Jungwoo bir süre çocuğun uzattığı eline bakmış ve sonra elini çocuğun eliyle buluşturmuştu.
Çocuk, Jungwoo'yu yerden kaldırdıktan sonra öksürdü. Daha demin Jungwoo'nun kafasını koruyan elini ensesine doğru götürürken Jungwoo çocuğun elindeki çiziği gördü.
"Ben özür dilerim. Koşarken senin farkına varamadım."
Çocuk tatlı bir şiveyle konuşunca Jungwoo gülümsemeye başladı. Kelimeleri söyleyiş biçimi çok tatlı gelmişti.
"Sorun değil."
"Canın acıdı mı? Bir yerine bir şey oldu mu?"
Jungwoo, karşısındaki çocuğun endişeyle sorduğu soruya kafasını sallayarak hayır cevabını verdikten sonra Çocuğun eline baktı.
"Bana bir şey olmadı fakat senin eline olmuş gibi görünüyor."
Çocuk şaşkınca eline bakınca yarayı fark etti. Jungwoo çocuğun hareketlerini izlerken aklına gelen şeyle yere düşmüş olan çantasını eline aldı. Çantasının ön cebini açarak içerisinden bir tane yara bandı çıkardı. Çantasını yere geri bıraktıktan sonra çocuğa geri döndü.
Çocuğun onu dikkatle izlediğini fark edince kızardığını hissetti. Utanarak çocuğun eline uzandı ve çocuğun elini kendine doğru çekti. Çocuk, Jungwoo'nun ne yapacağını anlamaya çalışırken Jungwoo yara bandını açarak çocuğun elindeki çiziğin üstüne yapıştırdı.
"Eğer yarayı açıkta bırakırsan enfeksiyon kapabilir."
Jungwoo utangaç bir şekilde konuştuktan sonra karşısındaki çocuğa baktı. Çocuğun hala onu izliyor olduğunu fark edince bu değişik ortamdan kurtulması gerektiğini hissetti. Ne yapabileceğini düşünürken aklıma gelen şeyle konuşmaya başladı.
"Bu arada benim adım Kim Jungwoo. Senin adın ne?"
"Benim adım da Wong Yukhei. Ama herkes bana Lucas der."
İkisi de birbirine bakıp gülümsediler. Bu onlar için sonsuzluğun başlangıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Little Weak ♧ Luwoo
FanfictionSöylesene Yukhei, beni tek başına bırakıp nereye gittiğini... -18.06.2018- -02.12.2018-