"Düşmanını küçümsersen ne olur biliyor musun? O küçümsediğin düşman, gözlerinin içine baktığın adam, senin ecelin olur. Bunu sakın unutma."
"Efendim?"
"Yunus Bey, iyi misiniz?"
Etrafıma üşüşen kalabalığın sesleri kulağıma yalnızca uğultu şeklinde ulaşıyordu. Elif, elimi tuttu.
"Yunus, ne oluyor?"
Abim, kalabalığın içine girdi.
"Herkes evlerine! Asker, bizimle gelin. Yavuz, Melik... Kapıda durup bizden haber bekleyin."
"Emredersiniz."
"Faruk abi, ne oluyor?" dedi Elif, Ahsen'in yanına gitti. Abim sert bir bakış attı.
"İçeri geçin dedim!"
Koşar adımlarla güney cephesindeki tuzağa ilerledik. Zeki, hoca, üsteğmen, Selim... Onlar dışında yirmiyi aşkın asker vardı aramızda.
İlerledikçe silah sesleri şiddetini artırıyordu. Tuzağın yirmi metre kadar ötesinde durmuş iki araca siper almış on iki kişi, Ömerlerin üstüne mermi yağdırıyordu.
Yoğun bir ateş kustuk üzerlerine. Birer birer düşüyorlardı. İçlerinden biri, arabaya binip gazı kökledi. Arkasından koşup şarjörü araca boşalttım. Aracın camları delik deşik olmuştu, buharlar yükseliyordu motorundan. Araç ilerlemeye devam etti, önündeki ağaca çarptı. Ömerlerin yanına gittim.
Silah sesleri dinmişti, yalnızca Ömer ısrarla parmağını tetiğe götürüyordu. Sağ eliyle durmadan ateş ederken sol eliyle karnına bastırıyordu. Parmaklarının arasından süzülen kan, başımın dönmesine sebep oldu.
"Ömer!"
"Yunus, Cansu'yu kurtarın. Ben tutuyorum adamları, iyiyim. Cansu..."
Silah, parmaklarının arasından kayıp toprağa düştü. Siper aldığı araca yasladı sırtını, istemsizce yere oturdu. Elleriyle aracın ön kısmını işaret ediyordu.
"Cansu..."
İşaret ettiği yere gittim. Cansu, aracın kaputunun önünde yatıyordu. Gözleri kızarmıştı, korkuyla bana baktı.
"Yunus..."
"İyi olacaksın. Sıkma kendini. Doktor!"
Yeri göğü yırtar sesle haykırdım. Yanıma geldi. Cansu'yu kollarından tuttu.
"Dikkat et, yavaşça... Dikkat et."
Doktorla birlikte Cansu'yu araca bindirirken Ömer kalkmaya çalıştı, gücü yetmedi. Doktor, abimlere döndü.
"Ömer'i kaldırın, acele edin!"
Abim, Ömer'in kolunu omzuna atıp araca bindirirken üsteğmene döndü.
"Aralarında yaralı varsa hastaneye taşıyın. Nazik olun."
"Anlaşıldı."
Araca atladım. Doktor yanıma oturdu, telsizi aldı.
"Veli, odayı hazırla! En az iki yaralımız var. Vuruldular."
"Hemen hazırlıyorum efendim!"
Direksiyonu donanmaya çevirirken arkama döndüm. Ömer, mahcup biçimde Cansu'yu izliyordu sadece. Hayatım boyunca ilk defa bu kadar şiddetli hıçkırdığına şahit olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN KARANLIĞINDA: YENİ BİR UMUT
Khoa học viễn tưởng-Serinin ikinci kitabı, öncelikle ilk kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.- Dağılmaya yüz tutmuş umutlarını kalplerinde taşıyan aile, yepyeni bir mekâna teşrif eder. Planları dâhilinde oraya yerleşmelilerdir ama bu, o kadar kolay olmayacaktır. Davalar...