sheets -11-

519 47 50
                                    

Dudaklarımızın kısa ayrılığı sırasında gömleğini umursamazca çekti ve düğmelerin kopmasını sağlayarak çıkarttı. Ardından hızlıca üzerimdeki yerini aldı. Dudaklarımız tekrar buluştuğunda ben de önceki utangaçlığımı az da olsa yenmiştim ve elimden geldiği en iyi şekilde ona karşılık vermeye çabalıyordum.

Ama Calum duracak gibi değildi. Her saniye bu işin daha da ileri gittiğini fark ettim. Onu durdurmam gerekiyordu. Bir yandansa bu hiç bitsin istemiyordum.

Kendimi biraz çekmeye çalışarak dudaklarımızı ayırdım. Calum bunu fırsat bilerek dudaklarını boynuma bastırdı. Dişleri boynuma değdiğinde derin bir nefes aldım. Kendimi ona bırakmak istiyordum.
Calum o kadar iyi hissettiriyordu ki.

Ama yarınımızın ne olacağı belli değildi. Beraber iyi geçirdiğimiz bir gecenin sonunda birlikte olmamız benim için sorun değildi. Ama yarın Calum bunu büyük bir sorun olarak görebilirdi. Zaten hayatımı zehir etmeye bahane arıyordu.
Bu sefer beni alt etmek için bunu kullanmaya başlayabilirdi.

Calum yavaşça öpücüklerini ve küçük öpücüklerini göğsüme doğru ilerletiyordu.

"Calum..."

Sesim zorlukla çıkabilmişti ama ancak bir fısıltı kadardı. Kalp atışlarım o kadar hızlıydı ki konuşacak halim bile kalmamıştı. Yine de kendimi toparlamaya çalıştım ve sesimi ona duyurdum.

"Calum, dur."

Söylediğimle Calum hızlıca durdu. Gözlerimin içine telaşlı bir şekilde bakıyordu. Sanırım yanlış bir şey yaptığını düşündüğü için korkmuştu.
Üzerimden kalktığında yatakta doğrularak oturdum.
O da yanıma oturdu.

"Özür dilerim." dedi.
"Fazla ileri gittim. Özür dilerim."

Hızla alıp verdiğim nefeslerimi düzenlemeye çalışırken elini kavradım.

"Özür dileme. Sen yanlış bir şey yapmadın."

Calum elinin üzerindeki elimi sıkıca tuttu. Kısa bir sessizliğin ardından sordu.

"O zaman neden istemedin?"

"Korkuyorum."

Kaşları çatıldı.

"Korktuğun ne?"

"İlişki yaşamaktan korkuyorum. Aşktan korkuyorum."

Bir anda ona karşı açıkça yaptığım itirafa kendim bile şaşırmıştım. Ama Calum'ın kafası karışmış gibiydi.

"Harry'le bir ilişki yaşamaktan korkmuyordun."

"Çünkü sorun sensin, Calum. Ben sana kendimi kaptırmaktan çok korkuyorum."

Derin bir nefes aldım ve konuşmaya devam ettim.

"Harry benim için bir şey ifade etmiyordu. Çok yükselmediğin zaman düşüş çok acı verici olmuyordu. Ama ben sende düşmekten çok korkuyorum."

Calum sinirle elimi bıraktı ve ayağa kalktı. Parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. Düşünüyor gibiydi. Biraz da öfkeli.

"Bu kadar mı? Yani sırf korktuğun için benden sonsuza kadar uzak mı duracaksın?"

Bakışlarımı ona çevirdiğimde gerçekten büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını görebiliyordum. Ama benim suçum değildi. Bana bu kadar güçlü şeyler hissettirmesi benim suçum değildi.
Ben ona cevap vermedim ama o daha da bağırarak konuşmaya devam etti.

"Sen de farkındasın. Kendin söylüyorsun bana karşı bir şeyler hissettiğini! Neden denemek istemiyorsun? Neden kendini geri çekiyorsun? Daha mı kolay geliyor?"

Sessizce konuştum.

"Bağırma bana."

Calum dediğimi anlayamadığı için kaşlarını çattı.

"Ne dedin?"

Ayağa kalktım ve karşısına dikilerek ben de ona bağırmaya başladım.

"Bana bağırma dedim, Calum! Bir de karşıma geçmiş neden seninle bir ilişkiden korktuğumu sorguluyorsun."

Duraksadım. O ise bir şey demeden bana bakıyordu. Tekrar ona sinirle konuşmaya başladım.

"Evet, kabul ediyorum. Senden çok etkileniyorum. Sikeyim, bana öyle şeyler hissettiriyorsun ki bazen sana aşık bile olabileceğimi düşünüyorum. Ama nedenini bilmiyorum. Bana bir pislik gibi davranıyorsun. Sadece güzel bir gece geçirdik diye sana kalbimi tümüyle açmamı bekleyemezsin."

Calum sustu. Haklı olduğumu bildiği için sustu. Odada sadece nefes seslerimiz yankılanıyordu.
Kendimi biraz toparladığımda son kez Calum'ı baştan ayağa süzdüm.

"Ben gidiyorum."

"Gitme."

Calum'ın sessizce konuşmasına karşılık yutkundum. Gitmeyi hiç istemiyordum. Ama kalmamın kimseye bir faydası olmayacaktı.

"Kalsam ne değişecek?"

Bana doğru yavaşça yaklaştı ve ellerimi nazikçe tuttu.

"Belki sabah sağlam kafayla konuşursak bir şeyler değişir. Ama şimdi gidersen her şeyi mahvedersin."

Gözlerine bakıyordum. Ağlamak istemem normal miydi? Onunla mutlu olmayacağımızı o kadar iyi biliyordum ki.
Ben ona kalbimi açmak istesem de, onun kalbimi parçalamak için elinde balyozuyla hazır beklediğini biliyordum.

Sessiz kalmamın üzerine o tekrar konuşmaya başladı.

"Eğer benimle olmaktan çekiniyorsan olmayalım. Aramızdaki bu şeye bir isim koymayalım. Ama senden uzak durmak zorunda olmayayım. Seni görmek için saçma sapan bahaneler üretip her siktiğimin günü seninle kavga etmeyeyim."

Butikte sürekli beni saçma sapan işlere koşturması bu yüzden miydi? Beni görmek için bahane mi üretiyordu?
Calum aptalın tekiydi. Sadece bana gelip bir kahve içmeyi teklif edebilirdi.
Kabul ederdim.

Ama o, o kadar zor, o kadar garip bir adamdı ki sırf benden hoşlandığı için beni ne hallere sokmuştu. Ondan, onunla olmaktan korkmam için bu da iyi bir sebepti.

Psikolojinin iyi bir durumda olmadığının farkındaydım. Düzgün kararlar alamadığının, kafasının karışık olduğunun farkındaydım.
Onu bu duruma getiren neydi, bilmiyordum. Onu gerçekten hiç tanımıyordum.
Ama kendi içinde verdiği savaşı görebiliyordum.

Onunla olmak, onun yanında olmak çok istiyordum. Söylediği her kelimeyle zaten ikna olmaya hazır olduğum için iyice gardımı düşürüyordum.

Yavaşça parmak uçlarıma kalktım ve dolgun dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım.

"Bu kabul ettiğin anlamına mı geliyor?"

Ellerimi, ellerinden çektim ve çıplak göğsüne yerleştirdim. Onun da elleri belimi bulmuştu. Gözlerine baktım.

"Çok canımı yakma, olur mu?"

Calum cevap vermedi. Sadece dudaklarımızı tutkulu bir şekilde birleştirdi ve tekrar sırtımı yatakla buluşturdu.

Boutique | C.H.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin