3. Bölüm

2.4K 97 1
                                    

Değerli yazar Virginia Woolf demişki "Sevmek yalnızlaştırır". Haklıymış.

Yatağımın bir köşesinde oturup duvara yaslanıyordum, bir cizim defterine minyon bir yüz şekli cizmiştim; burun ve dudaklar hariç yüzün diğer kısımları daha cizilmeyi bekliyordu. Düşlerimde olan o yüzü ciziyordum. Cecaevine girmeden önce ben sanatla uğraşmazdım. Şiir okumazdım, kitabı nadiren alırdım elime. "Sonra okurum", "Vaktim yok" bahaneleri anlatırdım kendime. 

Yani dışarda kafeste olan zihnim bir nevi özgürleşmişti cezaevinde. Ne paradoks.

Öğlendi ve odama aniden ikizler girdi, hiç çekinmeden ve davetsizce. Aralarında sarışın olan Bahar bana gülümseyerek bir heyecanla dedi: "Ay gercekten sensin!" sonra ikizine baktı: "Ay Neslihan, imza falan mı istesek?"

Konuşmaları epey yapmacıktı, samimi bulmuyordum ve bir yandan korkmaya başlamıştım. Azra ve diğerleri ortak alandan çıkmış olmalılar ki bu ikisi bundan istifaden gelmişlerdi, yoksa Azra asla izin vermezdi.

Neslihan ikizini görmezden gelip gizemli bir edayla bana sordu: "Buranın ağası sensin, değil mi?"

"Evet. Ne istiyorsun?"

Corabımın içine bıçak koymuştum ve bana fazla yaklaştıklarında ordan çıkarmaya hazırdım.

"Hiç. Sadece seni görmek istedik."

Yavaşca kalktım yatağımdan, avıma bakar gibi gözlerimi ikizlerden hiç ayırmadan. Aramızda iki adımlık mesafe vardı.

"Etmeyeceksiniz. Ve bir daha odama böyle girerseniz," Neslihan'a doğru bir adım attım ve sözümü tehlikeli bir sesle sonlandırdım: "sonuçlarına katlanırsınız."

Bahar hala hayran bir şekilde bana sırıtırken Neslihan ciddileşiyordu.

Yüzleri neredeyse aynıydı, fakat Neslihan kurnaz olanıydı.

"Ve eğer birine zarar vermeye kalkarsanız, sizi öldürürüm."

Neslihan sert bakıyordu. Kız kardeşine ciddi bir bakış atıp odamdan çıktılar. Kapı kapandıktan sonra derin bir iç çektim. Bıçağımı çıkarıp yatağın son köşesine oturdum. Sonra kollumu sıvadım, bileğimdeki sargının üstüne götürdüm bıçağı. Keskin alet yavaşca derime sızıyordu, hissettiğim çığ acı beni benden alıyordu, kafam sonunda susmustu. Biraz kan akıyordu ve ben sadece o çığ acıya odaklanmıştım.

Bir kaç dakika sonra Hasret'in sesini duydum dışardan, bunun üzerine çeketimin kolunu hemen kanlı tenimin üzerine çektim ve bıçağı yine corabımın altına soktum. Dudu güzel bir heyecanla odama girdi, yüzü adeta neşe saçıyordu.

"Deniz, allah yüzümüze güldü Deniz!"

Yüzümde içimden gelmeyen bir gülümseme oluştu, "Noldu?"

Sesi mutluluktan titriyordu. "Azra Avukatıyla gonuşmuş! Melis hanım saolsun eksik olan gayıtlar bulunduya, indi mahkeme Azra'yı kesin salıvericekmiş, amma sustuğu içün en fazla sekiz ay verecekmiş, Azra çıkçek burdan!"

Ayaklandım, dudaklarımdak gülümseme büyümüştü. "Sen ne diyorsun!" neredeyse haykırmıştım, sesimde icimi sızlatan bir sevinç ile.

Odamdan çıktık. Gözlerim Azra'yı fazla aramak zorunda kalmadı, hemen yanına gittim hızlı adımlarla. Yüzünde masum bir tebessüm vardı. "Canım." dedim ve ona içtenlikle sarıldım.

Hasret arkamızda mutluluktan haykırdı "Eğlence var eğlence!  Gacılar radyo'yu acın!"

Uyun sarılmadan sonra birbirimizle gülümseyerek bakıştık. Fakat o an içime korku doğdu ve gözlerimi ondan ayırmak zorunda kaldım. Yüzümde hala o sevinç, sahnte olduğu için beni kendimden nefret ettiren o gülümseme. Sinan'ı öğrendiğimde de takmıştım bu maskeyi. Ama benim kalbim bu kadar yansa bile, Azra'nın mutlu olması bana yetiyordu.

Ah ne kadar saftım; Bilmiyordum ki bir gün yetmeyecekti.

AzDen (Avlu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin