4. Bölüm

2.3K 100 4
                                    


Seven sevdiğinin mutluluğu için sevinirdi. Neden diğer yanım mutsuzdu ve korkuyordu unutulmaktan? Azra, sen beni unutmazsın, değil mi? Beni, boncuğunu.

Kollarım ve üst bacaklarımdaki çiziklerin çoğu daha kabuk bağlamamıştı. Bu son zamanlar geceleri herkes uyuduğunda kısa short giyerdim. Bacaklarıma o soğuk bıçağı değdirmek daha kolay oluyordu böylelikle. Gözlerimi kapattım kendimi o çığ acıya verdim; gerçek olan, bana gerçek olduğumu hatırlatan o acı, cünkü bu zamanlar bazen gercekten yaşadığımdan süphe ediyordum. Bazen hayal ve gerçeği karıştırıyordum. Bazen ellerime bakıp tanıyamıyordum onları; bu beden kimindi? Psikolojide buna depersonalizasyon bozukluğu deniyormuş. Travma sonrası yaşanabilirmiş. Bunu Melis'ten öğrendiğim halde devam ediyordum; hiç bir şey umrumda değildi,.

Uzun bir süre tenimi yaraladım. Üst bacaklarım kan içindeydı. Bıçağı yastığımın altına koyup kanı temizlemek için yataktan kalktım. Fakat musluğa doğru giderken kapım ansızın açıldı. Azra ile göz göze geldiğim an arkamı döndüm ona, camdan içeri düşen sisin içinde duruyordum. Karanlıkta acınır halimi görmüş olamaz sandım ama görmüştü.

"Deniz," dedi buruk ve şaşkın bir sesle. Yanıma koştu endişeyle. Ben saklanmak istedim ama o beni kollarımdan tuttu. "Bir şey yok."

"Ne demek bir şey yok?" endişeden sesi yükselmişti. Masamdaki lambayı açtı bir acele. Bir zamanlar kolumu çizip geçen kurşun Azra'yı endişe yumağına çevirmişti, simdi ise kollarımdaki ve bacaklarımdaki kanlı çiziklere büyük, yaşaran gözlerle bakıyordu. "Noldu sana, Deniz?" Yüzümü ellerinin arasına aldı. Korkudan sesi neredeyse belli olmaksızın titriyordu. "Deniz iyi misin sen? noldu dedim? nasıl oldu bu?""

"Azra bir şey yok, bir kaç çizik."

"Revire, hadi revire gidiyoruz!"

Kolumdan çekip götürmek istedi, fakat durdurabildim onu. Bana baktı.

Utanarak ve zorlanmış bir cesaretle baktım o endişeli gözlere, konuşmadım ama gözlerimin derdimi anlatabilmesini çok istedim. Lütfen beni yargılama, yadırgama; Ben sadece insanım.

Bir kaç saniye geçti ve dolan gözlerim aşagı doğru baktı. Kendimi öyle acınacak halde görüyordum ki. Azra'nın beni böyle görmesini hiç istemezdim ama aynı zamanda içimde derinlerde beni böyle görmesini istediğim tek kişiydi. Beni belki kucağına alıp teselli ederdi, sarıp sarmalardı, değil mi?

"Sen naptın, Deniz.. sen naptın" Bu cümleleri fısıldamıştı Azra, anlamıştı vücudumdaki bu yaraların sorumlusunu.

Apaçık ortada idi, bu halimin ona acı verdiği. Gözleri inanamıyordu hala.

Gecenin sessizliğinde nefes alıp verişimiz konuşuyordu. Benimkisi sessiz bir hıçkırığa bulaşırken Azranınkisi ses kaybediyordu. Sonra çenemi kaldırdı. Onun koyu gözlerinden gözyaşlarının döküldüğünü fark ettim, dudaklarını sıkıca birbirine bastırmıştı, hıçkırmamak için kendini tutuyordu. Gözleri bana derin bir şefkatle bakıyordu.

"Güzelim.." diye fısıldadı ve yüzümü saçıma doğru okşadı. Beni yatağa oturtturdu ve musluğa gitti. Temiz bir bezi suya tuttu. Geri dönüp benim ağlayan önümde diz çöktü.

Hassas dokunuşlarla kanı temizledi. "Gececek, gececek güzelim."

Yumuşak sesi ruhumu okşuyordu sanki. Kendimi güvende hissediyordum ve uzun zamandan sonra ilk defa yalnız hissetmiyordum kendimi. Gerçek yüzümle Azra'nın karşısındaydım ve beni yargılamıyordu, beni seviyordu.

Bacaklarımdan sonra dikkatlice kollarıma baktı. Sonra eli ağlayan yüzümün yanağına dokundu. "Bunların dezenfekte edip sarılması gerek."

"Tamam" dedim parçalanmış ve neredeyse duyulmayan bir sesle. Azra battaniye aldı raftan ve üstüme gecirdi, yaralarim gözükmesin diye. Yavaşca çıktık dışarı. Gardiyanı cağırdık ve bizi revire götürdü. Doktor hanım yaralarımı bandajlarken Azra yanımda kaldı ve elimi tuttu, her ne kadar çıkmasını istemiş olsada. Doktor, yaraları benim yaptığımı öğrendiğinde Melis'i aradı.

Azra sacımı okşuyordu, öpücük kondurdu şakak bölgeme. Hıçkırmam kesilmişti ve öylesine amaçsızca bakıyordum bir tarafa.

Sanki cevabını biliyormuş gibi sormuyordu neden kendimi çizdiğimi. Ama galiba sorsa anlatamayacağımı bildiği içindi.

Yavaşca yanıma yatağa oturdu. Elimi eline aldı ve gözlerimin içine baktı.

"İçinde neler oluyor?"

Yaşlar altında parlayan gözlerimi ayırdım ondan.

"Hissettiklerin neyse, hep öyle hissetmeyeceksin, boncuk. Beraber atlatacağız. Gececek, boncuğum." dedi sıcak ve emin bir sesle ve elimi öptü.

AzDen (Avlu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin