Mektubu okuyunca içim cız etse bile bunu bir mazeret olarak kabul etmiyordum. Babam adi bir katildi, annem ortada yoktu, kardeşim ölmüştü, sevdiğimi sandığım adam beni en yakın arkadaşımla boynuzlamıştı ama yine de gururumdan ödün vermemiştim. Şebnem, aşkı için her şeyini vereceğini sanan, ama sadece bedenini verecek olan basit bir kadındı. Kendimi berbat hissediyordum. Gökhan beni kaybetmemek için yanıma gelmiyordu, fakat açıklama yapmadığı her dakika beni kaybediyordu. Kapı çaldığında Günce; "Ben bakarım" dedi. Uzun süre ses çıkmayınca kapıya yöneldim ama o sırada bitkin görünen Gökhanla karşılaştım. Öylece yüzüne baktım.
"Yürü gidiyoruz."
Sesimi çıkarmadan ağır adımlarla arabasına bindim.
"Bir şey söyle."
Yanıt vermedim. Icimdekileri kusarsam aramız belki ebediyen düzelemezdi.
"Bana bak!"
Kafamı ona çevirdim. Ifadesiz, donuk bir yüzle ona bakıyordum.
"Bağır, çağır, ne kadar şerefsiz bir herif olduğumu söyle ama susma. SUSMA!"
Yine sessizlik...
Bu sefer iç çekişini duymuştum. Pencereden etrafı izliyordum. Tepkisizdim.
"Canan lütfen bana bir şeyler söyle; ne kadar kızgın olduğunu, benden nefret ettiğini söyle. Ama senin suskunluğun beni bitiriyor. Beni, 'bizi' bitiriyor."
Bu sefer alayla güldüm ona. Dudaklarımı araladım;
"Biz mi?"
Gözlerimden yaşlar akarken sadece bunu söyleyebilmiştim.
"Evet, biz."
Konuşmamak için dudağımı dişliyordum. Ama sonuç başarısız...
"Ah evet, biz. Senin şu sahip çıkamadığın 'biz'. Siktiğimin barında, bir kadın cilvesine sattığın 'biz'. Benim hep olmak istediğim, ama senin kaçtığın 'biz'. Kim bizi bitiriyor? Söylesene?"
Gökhan gülümsüyordu.
"Konuşuyorsun."
"Boşversene, inmek istiyorum."
"Ben de barışmak istiyorum, Canan."
"Öyle bir dünya yok. Arabayı sağa çek."
"Bir anda kucağıma oturdu, Canan. Onu öpmedim bile. Adını sayıkladım. Yemin ederim."
"O zaman ödeşmek için çocukluk arkadaşımın kucağına oturayım. Nasıl fikir?"
Arabayi ani bir frenle sağa çekti. Yumruklarını sıkıyordu. Ona döndüm ve gülümsedim;
"Ne diyorsun teklifime?"
"SUS."
"Az önce de konuş diyordun, duymam istemediklerini mi söyledim? Üzgünüm, Gökhan. Sen istesen de, istemesen de hakikat bu. BİT-Tİ."
Onu dinlemeden arabadan indim. Sinirim tavan yapmıştı. Sinir de değildi bu, hayal kırıklığına uğramıştım. Bana güveni öğreten biri, güvenimi sarsmak için neden kendini zorlar ki? Bizim evin önüne gelince kapıyı çaldım. Günce açtı.
"Iyi misin?"
"Sanırım."
Hemen eski gazetelerden buldum ve iş ilanlarına bakmaya başladım. Babamın parasını istemiyordum, başkasına muhtaç yaşayamazdım. Bu yüzden ilk gördüğüm ilanı aradım, küçük sevimli bir kafede garson olarak çalışmak iyi olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aciz.
RomanceAcizlik, bedenimi ele geçirmişken, geçmiş sadece canımı yakabilirdi. Ama sen... Sen, beni geçmişe terk ederek bir kez daha iteledin, vurdun. Unutmuştun; En büyük düşmanının pişmanlık olduğunu bilmiyordun.