Kahvemin Tadına Bakmak İstemiyor musun?

1.6K 133 432
                                    

AgagGGGGGgagagagagag😍😍😍😍😍😍

*İyi Okumalar~😄*

Önce onu uyandıran sesin, pencereye sürtünen ağaç dalları olduğunu sandı. Uyku ile uyanıklık arasında bocalarken, yataktan doğrulup perdeleri araladı ve dışarı baktı. Yanılmıştı. Saate bir göz attı, alarmın çalmasına daha vakit vardı. Herhalde düş görmüş olmalıydı...

Ama aynı sesi yeniden duydu. Sanki biri penceresine çakıl taşları atıyordu. Pencereleri açıp yeniden dışarı baktı ama hiçbir şey göremeyince yatağa oturdu. Hala düş görüyor olmalıydı. Kim Jongin Seoul'deydi. Kararlı bir tavırla yataktan kalkıp perdeleri ardına kadar açtı. İçeri dolan gün ışığı gözlerini bir an için gözlerini kör etmişti. Dikkatle yeniden dışarı baktığı zaman Thunderbird'in kaldırıma park edilmiş olduğunu gördü.

Aceleyle üstüne siyah sabahlığını geçirdikten sonra aşağı indi ve kapıyı açtı.

-Günaydın Profesör.

Kim Jongin, parmaklarını pantolonunun kemerine takmış bir halde kapıda durmuş ona gülümsüyordu. Kyungsoo içinde yükselen duyguları ve bedeninin bu duyguları titreme yoluyla dışarıya atma çabasını kontrol altına almaya çalıştı. Sabahlığına sıkıca sarıldı.

-Biliyor musun? dedi Jongin. Seni ilk gördüğümde 'Çok Sulu'ydun. İkinci görüsümde seksi ve kuruydun. Şimdi ise yataktan çıkmış, uyku mahmurusun. Ve her lanet seferinde de güzel olmayı başarıyorsun. Bunu bana nasıl açıklayacaksın bakalım Profesör?

-Bu iltifatın sana bir fincan kahveden başka hiçbir şey kazandırmaz, dedi Kyungsoo. İçeri gir.

Geçmesi için kapıyı ardına kadar açtı. Jongin yanından geçerken hafifçe ona sürtündü. Kyungsoo yeniden ürperdi. Sanki bu adamın manyetik bir çekim alanı vardı. Kyungsoo şimdiye kadar hiç böyle birine rastlamamıştı.

-Merakımı hoş gör, ama önemli bir provanın ortasında değil miydin sen Jongin?

-Ara vermem gerekiyordu. Seri bir şekilde mutfağı gözden geçirdi. Zevkine hayranım Profesör.

Kyungsoo gülümsedi.

-Teşekkür ederim.

Genç adamdan mümkün olduğu kadar uzak durmaya gayret ederek ocağın yanına gitti ve kahveyi hazırlamaya başladı. Ama Jongin birden yanı başında belirmişti. Onu omuzlarından tutup kendine doğru çevirdi.

-Nerede kalmıştık, diye mırıldandı.

-Kahvede...kahve yapıyorduk.

Kyungsoo kalbinin yine kendinden geçtiğini midesinin gerim gerim gerildiğini hissediyordu. Çünkü Jongin'in yüzü iyice yakınına gelmişti. Jongin'in nemli, yumuşacık dudakları burnuna değiyordu. Kyungsoo tam, her yanının titremeye başladığını hissettiği anda, saatin alarmı çalmaya başladı.

-İzninle, diye mırıldanarak Jongin'in kolları arasından  uzaklaştı. Aceleyle odasına çıkıp saatin alarmını kapattı ve yanaklarına bir iki hafif tokat attı. Mutfağa döndüğünde kapıda durup Jongin'e baktı. Nedense onu her gördüğünde, ona dokunası geliyordu. Yüzünü avuçları arasına almak ve onun kolları tarafından sarmalanmak...

-Kırk dakika sonra dersim başlıyor. Onun için acele etmem gerek.

-Gece yarısı altı yüz  mil uçup geliyorum ve acelem var diyorsun öyle mi?

DELİCE BİR ARZU -KAİSOO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin