Röportaj

1.2K 130 471
                                    

*İyi Okumalar😊*

Ansang-Dong'da gün doğuyordu. Uçaktan indiği zaman hava hala karanlıktı. Bu kadar kısa bir süre içinde bir uçakta yer bulabildiği için çok şanslıydı. Ama taksi evinin önünde durduğu zaman, Kyungsoo kendini hiç de şanslı biriymiş gibi hissetmiyordu.

Bavulunu yatağın ayak ucuna bıraktıktan sonra üzerini bile değiştirmeden yatağın üzerine uzandı. Biraz dinlendikten sonra bavulunu açacaktı ama planladığı gibi olmadı. Kısa bir süre sonra derin bir uykuya daldı. Uyandığında hava kararmıştı. Bütün bir gününü uyuyarak geçirdiğine inanamıyordu. Her yanı kaskatı kesilmişti.

Ilık bir duştan çıktıktan sonra kendini daha iyi hissetmeye başladı. Karnı çok açtı ama bir lokma bile yiyebilecek gibi hissetmiiyordu kendini. Bir an Sara'yı çağırıp her şeyi ona anlatmayı ve teselli bulmayı düşündü. Ama yarası henüz çok tazeydi ve tüm bu olanlar, hakkında rahatça konuşabileceği şeyler değildi.

Çenesi ellerinde, mutfaktaki masada oturup, boş gözlerle duvarda asılı duran telefona bakıp durdu. Jongin'den ayrılmanın hiç de sandığı kadar kolay olmadığını şu kadarcık sürede bile anlamıştı. Sanki içinden birçok şey kopup gitmiş, birçok şeyi yitirmiş gibi hissediyordu. Aklını bir türlü işlerine veremiyordu. Her saniye o çirkin sözleri sözleri düşünüyordu. Ve... ve bir de Jongin'i.

Ansang-Dong birden gözünde küçülmüş ve artık o eski büyüsünü kaybetmişti. Ana binaya doğru yürürken aklına Jongin ile ayrılmaya karar verdiği o dakikalar geldi. O an için en doğru şeyi yaptığını düşünüyordu ancak üzerinden biraz vakit geçince aslında ,onu dinlemeyi ne kadar çok istediğini fark etti. Zaten hep merak etmemiş miydi? Jongin'in konuşmasını hep istememiş miydi? Kyungsoo insanların bazen, bazı konularda konuşmak için ne kadar zorlandıklarını biliyordu. Hayatı boyunca bunun pek çok örneğini görmüş ve hatta tecrübe etmişti. Yine de bu, duyduğu kırgınlığı hafifletmiyordu. Onu anlıyor olması, veya anlayabilecek olması yetmiyordu. Jongin'i suçlamak kolayına geliyordu. Ancak duyduğu yalnızlık çekilir gibi değildi.

-Bay Do!..

Başını kaldırıp baktı. Profesör Lee, ona doğru yürüyordu.

-İyi günler Profesör.

Profesör Lee'nin yanakları soğuktan kızarmıştı.

-Sizi tebrik etmek istiyorum, dedi.

-Beni tebrik mi etmek istiyorsunuz? Neden?

-Duymadınız mı? Yaz programı için burada kalmayı kabul etti.

Kyungsoo'nun kalbi bir an hop etmişti.

-Kim Jongin mi? Ansang-Dong'a mı gelecek?

-Yo, hayır. Sizin şair, Bay Seo... Kim Jongin bu sabah Bölüm Başkanı'nı telefonla arayarak, gelemeyeceğini bildirmiş. O da hemen Şair'i aramış ve Şair'imiz de kabul etmiş.

Kyungsoo gülümsemeye çalışarak oradan acele ile uzaklaştı. İçindeki boşluk gittikçe daha çok büyüyordu. Jongin'in de kendisiyle aynı duyguları paylaştığını sanmıştı. Ve içten içe kendisi için o teklifi kabul edip buralara kadar geleceğini umut etmişti. Ama aldığı bu haber ona, Jongin'in kendisiyle aynı fikirde olmadığını gösteriyordu. Jongin'in bu ilişkiyi çoktan kafasından silip attığını düşündü Kyungsoo. Ona kızgın ve son derece kırgın olmasına rağmen, aralarında ki ilişkiyi kurtarabilmek adına çabalamasını beklediğini anladı. Artık kendine daha çok kızgındı.

DELİCE BİR ARZU -KAİSOO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin