Yusuf
Kulağımı dolduran müzikle yerimde hafifçe sallanmaya başladım. Arsızca Can'ın yüzüne bakıp dans ediyordum. O ise oturduğu koltukta elindeki votka ile beni izliyordu. Gözlerindeki şehvetten ne kadar modda olduğunu anlıyordum. Ara ara vücudumu süzüyordu.
"Boş gemiler geçiyor gönlümün kıyısından."
Oturduğu koltuğa yaklaşıp yüzüne eğildim. Ardından yüzüm yüzüne gelecek şekilde kucağına oturdum.
"Ruhum yorgun ve bezmiş düşman sayısından."
Dudaklarımı Can'ın boynuna yasladığımda bakış açımda gruptaki diğer arkadaşları vardı. Bize bakıp güldüklerinde Burak'ın yüzündeki tiksindirici bakışa odaklandım. Muhtemelen nasıl bu kadar rahat olduğumu düşünüyordu.
"Ne anlamam lazım bu bakışından?"
Boynunu iyice emmeye başladığımda o da elleriyle bedenimi keşfediyordu. Ancak üstümüzdeki bakışlardan rahatsız olduğumdan ittim ellerini. Yan tarafına bıraktığı votkaya uzanıp bir yudum aldım ve ayağa kalktım. O da benimle birlikte kalktı.
"Yukarıda bekliyorum." dedi alnımı öperken. Kafa sallamak ile yetindim.
"Ne söylesem boş beni göremezsin,
İçinde bir ses ama seçemezsin."Votkayı masaya koymak için arkamı döndüğümde büyük bir sarsıntı ile geriye doğru sendeledim. Tanımadığım birine çarpmıştım. Hızlıca özür dilediğinde uzaklaşıyordu. Arkasından sinirlice sövdüğümde beyaz bir kağıt parçasını cebinden düşürdüğünü fark ettim. Seslenmek için kafamı kaldırsam da çoktan gittiğini gördüm. Eğilip kağıdı aldım ve kalkarken gördüğüm bir çift ayakla gözlerimi devirmeden duramadım.
"Hoş geldin Polyanna." dedim gülerek. Ardından kağıdı açmanın kimin özeline taciz edeceğini boş vererek votkayı kenara koyup açtım.
"Sizin yaptığınızı biliyorum, siz öldürdünüz. Burak ve sen. Olacakları bekle."
"Hassiktir." dedim kağıdı karşımdaki çocuğa uzatırken. Geri geri giderken arkamda varlığını unuttuğum koltuğa çarpıp tüm boş vermişliğim ile oturdum. Çalan müziğin gitgide kulağımı tırmaladığını fark ettiğimde ellerimi kulağıma çıkardım.
"B-belki de biri sadece bizimle oynuyordur." dedi önümde eğilirken. Ayak uçlarımda, yere oturmuş öylece kağıdı okuyordu defalarca. "Hapse gireceğiz." dedim fısıltı ile. İlk kez yaptığımız şeyin ciddiyetini büyük bir bilinçle fark ediyordum.
"Olmayacak öyle bir şey. Hem sen demiyor muydun, o hak etti." Elimi kulağımdan çekerken etrafımıza göz attım. "Bağırma." diye uyardım onu. "Yaptığımız şeyin doğruluğunu sorgulamıyorum zaten aptal. Kimse sormaz bize bunu!"
"Sakin ol. Git eve dinlen. Yarın ayık kafayla düşünürüz." dedi elini ayağıma dokundururken. "Can bekliyor yukarıda." dedim tereddütle. "Sokayım Can'a. Ne haldesin oğlum farkında mısın?"
"Belli etmemeliyim bir şeylerin yamukluğunu." dedim kelimeleri özensizce seçerek. Ayağa kalktığında arkamda bir yere bakıyordu. Kafamı o tarafa çevirdiğimde Can'ı gördüm. Bize doğru geliyordu.
"Oha, bir saniye. Halis mi görüyorum siz yan yana mısınız?" dedi gülerek. Ağladığımı fark etmemesi için göz teması kurmamaya dikkat ediyor, gülümsemeye çalışıyordum. Burak'a baktığımda tek kelime etmeden öylece boşluğa baktığını fark ettim.
"Ya bir şans verdim ona." dedim zoraki bir gevşeklik ile. Can gülerek bana yaklaşıp elini belime attı. "Yanlış zamanda bir şans verdin bebeğim. Seni bekliyordum." dedi. Elini elime indirip tuttu. Hafif arkamda kalan çocuğa dönüp bakmak istemiyordum. Can arkasını dönüp Burak'a baktığında elini 'gidelim' der gibi sıktım.
"Kardeşim bizim biraz işimiz var, anlarsın. Kusura bakma." dediğinde elini iyice çekiştirdim.
"Hadi." dedim büyük bir aceleyle. İlerideki merdivenlere yürürken son kez cesaretle arkama baktım. Onu bu korkuyla orada bırakmak istemiyordum ancak orada kalsaydım daha büyük bir korku salacağımdan emindim."Olmayacak bir şey." dedim kendimi inandırmaya çalışır gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maktul • boy×boy
Novela JuvenilBekliyordum. Çünkü her katil olay mahalline geri dönerdi, dönmeliydi.