Yusuf
"Ağzını sikerim senin Yusuf! Siktir git." Gözlerimin içine bakan öfkeli mavilere karşı derin bir iç çekerek geri adım attım. Ciddi görünmesi bir yana oldukça soğuk kanlı duruyordu. Şu an her şeyi yapabilirdi. Elimi saçlarıma atıp geriye ittim. "Burak bu yanına kalır mı sanıyorsun?" Deli cesareti ile ortaya konuşsamda eğdiği kafasını kaldırmış ve kısa ama tüm vücudumu gerecek bir bakış atmıştı.
"Yusuf üçüncüye söylemem. Git başımdan." diye tekrarladığında ne kadar ciddi olduğunun farkındaydım. Yüzünü yerde yatan çocuktan çevirmiyordu. Ne kadar gitmemi istese de gidemiyordum. Elini ona doğru uzattığında hemen koluna uzandım.
"Dokunma, iz bırakacaksın." telaşla söylendiğimde etrafına baktı. "Birileri görmeden siktir git Yusuf." Kolundaki elime bakıp mırıldandı. Son bir kez kolunu sıkıca kavrayıp şansımı denedim. "Kalk gidelim. O öldü." dedim içimde gram acıma yokken. Kısa bir ân yüzüme bakıp kolunu kurtarmaya çalışsa da izin vermedim. Daha fazla direnemeyeceğini anladığında diretmeden ayağa kalktı.
Soyunma odasının kapısına doğru geri geri yürümeye başladığımızda arkasını dönüp yere bakarak durgun bir biçimde söylendi. "Pişman olmalı mıyım?"
"Bu saatten sonra pişman olacağın bir şey varsa o da hak etmeyen insanlara gereğinden fazla gösterdiğin toleranstır." Kapıdan çıkarken kameralara bakıp onu durdurdum. Bu cehennem çukurundan nasıl çıkacağımızı bilemiyordum. Onun umrunda olduğunu sanmıyordum. Öylece duruyordu. Gözüm yan taraftaki büyük kurulanma havlularına kaydı. Şu an için tek çıkış yolu buydu. Elimi büyük olanların birisine attım. Tüm katlarını açıp kafamızdan aşağı sarkıttım. Artık ayaklarımız ve bacaklarımızın bir kısmı hariç her yer gizliydi. Beden ölçülerimizi gizlemek adına gereğinden geniş tuttum aramızı.
Yürüyerek yavaş yavaş ve kenardan okulun kapısına doğru ilerledik. Bir kukladan farksız gibiydi. Bedenini ben yönlendiriyordum. Dış kapıya yaklaştığımızda havluyu hafif kaldırıp kameraları kontrol ettim. Büyük ihtimalle yakalanmamıştık. Yakalandığımızda da yüzümüz gizliydi. Ne olur ne olmaz havlu üstümüzdeyken okuldan ayrılıp bulduğumuz ilk ara sokağa kendimizi attık. Havluları kafamızdan sıyırıp boş gözlerle bana bakan çocuğun ellerini silmeye başladım.
"Burak, şşşşttt kendine gelsene oğlum!" dedim kuytu bir yere çekerken onu. Gözleri sildiğim ellerinde geziyordu.
"Yusuf ben ne yapacağım?" dedi fısıltıyla. Ellerimi ellerinden çekip yüzüne çıkardım. Yüzünü avuçlarımın arasına alırken gözlerini gözlerime sabitledim.
"Sen olması gerekeni yaptın Burak. Adaleti sağladın. İşlediği suç yanına kalacaktı yoksa."
"Ben onu öldürdüm." dedi gözünden akan tek damla yaşla.
"O da bir kıza tecavüz etti." dedim kafasını göğsüme bastırırken.
"Berbat hissediyorum."
"Her zaman yanında olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maktul • boy×boy
Novela JuvenilBekliyordum. Çünkü her katil olay mahalline geri dönerdi, dönmeliydi.