"Born born born born"Sabah alarmım beni yine aymamış bir sabaha uyandırdığında okulu bulan adama birkaç küfür edip yataktan kalktım.
Hoşuma giden şarkılardan birini alarmım yapmıştım ve o muhteşem şarkıdan şu an nefret ediyordum.
Annemle babam şimdiden işlerine başladıklarından evde tektim. Kim sabahın beşinde işe giderdiki?
Okul kıyafetlerimi giyinip mutfağa gittim ve çantama çikolatalardan birini atıp evden çıktım.
Anahtar, tamam
Telefon, tamam
Kulaklık, tamam
Cüzdan, tamam.Ceplerimi de kontrol edip evin kapısından ayrıldım.
Sitenin çıkışında Yoongi'yi gördüğümde hızlıca yanına gittim.
"Günaydınnn."
"Gün hala akşam farkındasın değil mi?"Kafamı istemsizce yukarı kaldırdığımda gerçektende havanın hala doğru düzgün aydınlanmadığını fark ettim. Adam haklı dağılın.
"Tamam haklısın ama..." Dedim fakat niye 'ama' dediğim hakkında hiçbir fikrim yok.
"Herneyse. Hadi gidelim."Yürümeye başladığımızda sanki yolları çok iyi biliyormuşum gibi önden önden yürüyordum.
Sokağın sağona döndüğümde Yoongi arkamdan bağırdı."Oraya değil sola döneceksin." Ardından sessizce ekledi "madem bilmiyorsun niye önden gidiyorsun anlamıyorumki."
"Seni duydum." Dedim ve tekrar önden ilerlemeye başladım.
"Ben de duy diye söyledim zaten."
Alıcaksın şu 45 kiloluk çantayı kafasında kıracaksın. Tanrım lütfen Yoongi'nin kafadından aşağı basketbol topu yağdır.Okula geldiğimizde Yoongi arkadaslarının yanına gitmişti ve ben de onları arkada bırakıp okulun içine girmiştim.
Merdivenlerden çıkarken arkadan bir çocuğun bağırdığını fark ettim.
"Hey yeni kız!"
Belki bana demiyordur ama okula yeni gelmiş başka kim olabilirki?"Bana mı dedin?" İçinden Yok neneme dedim demediyse ne olam.
"Evet," dedi ve elindeki kağıdı bana verdi. "Bu gün maç var gelirsin""Biliyorum, ve geleceğim." Yanından ayrıldım ve sınıfa girdim.
İlk ders ingilizceydi ve çantamdan ingilizce kitaplarımı çıkarıp çantamı sıranın arkasına astım.
Sınıf yavaş yavaş doldu ve en sonunda öğretmen de içeri girdi. Yoongi ve Taehyung hala gelmemişti. Garippp.
Öğretmen bu gün olacak maç hakkında bir şeyler söyledi ve ardından dersi anlatmaya başladı.
Ayıptır söylemesi ingilizcem çok güzeldir. Oyun oynarken öğrendim resmen. Beden bir ingilizce iki. Tamam sınav notlarım düşük ama o heycandan kaynaklı bir sorun."Çocuklar sayfa 230 ödev. Hepinizi iyi günler." Dedi hoca ve ardından zil çaldı.
Ödev vermeseler ölüyorlar zaten"Chin-sun maça geleceksin değil mi?"
Önümdeki kızın sorduğu soruyla imza çalışmalarımı bıraktım ve kıza baktım. Tanrım çok utanıyorum şu an. Kız benim adımı biliyor ama ben bilmiyorum. Yakasındaki kartına hızlıca baktım kızın adı Micha'ymış"Evet geleceğim."
"Biz sınıftaki birkaç kızla birlikte maçtan sonra kafeye gideceğiz sende gelmek istersen bana söyle." Dedi ve masaya bir kağıt bırakıp gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basketbol 1 | Min Yoongi ✔️
FanfictionNetflix'in lise dizilerinde falanız herhalde Yoksa bu hayatımın başka açıklaması olamaz --- -tüm hakları Chin-sun ve Yoongi'nin basketbol topunda saklıdır- 🏆parkta basketbol oynayan çocuğu görünce aklıma gelmiş bir hikayedir