Merhaba, bu wattpad üzerinden yayınladığım ilk hikayem.
Kağıt üzerinden telefonuma geçirdiğim için yazım yanlışı varsa lütfen satır arası yorumlar ile bana iletin hemen düzeltmeye çalışacağım.
Üzerinden üç veya dört kez geçtim ama hala olabilir gözden kaçmış olabilir.Umarım kurgumu ve yazma tarzımı beğenirsiniz.
^^Hikaye bir erkeğin ağzından anlatılmaktadır.
______________________"Sessiz Yakarışlar"
Dudaklarımdan dökülen sessiz kelimeler vardı. Kimsenin duymadığı kelimeler. Sessiz yakarışlarım vardı. Kimsenin duymadığı yakarışlar.
Acı kahvemi o kelimelerin çıkmasını sağlayan dudaklarıma götürdüm. Ağzımın içinin yanması bile kalbimin acısını unutturmuyordu.
Zihnimde dolanan kelimeler güçlüydü ama benliğim bir o kadar güçsüzdü. Aynaya baktığımda zaman gördüğüm canlı bir bedenin içinde cansız bir ruhtu.
Kupamı yatağın yanında duran küçük masaya koydum. Evim küçüktü zaten stüdyo evlerden birini tutmuştum. Yani salon mutfak yatak odası birleşik, salona gerek olmadığı için televizyonun karşısına direkt yatağı yerleştirmiştim.
Yataktan kalkıp üzerimi düzelttim ve yavaş adımlarla yürüdüm lavaboya doğru. Evin içerisinde yankılanan ayak sesleri sanırım yalnızlığımı daha da yüzüme vuruyordu.
Yürüdüm ve kapıya yaklaştım, içeri girmeden ışığı açtım. Lavabonun ortasında durdum sadece sonra sağıma döndüm kendimle karşılaştım. Göz altları mor damarlı yüzü şekerden bile solgun, beyaz benle.
İyice yaklaştım aynaya. Aynaya yaklaştığım zaman gözümün içerisinde gördüğüm küçük çocuk ağlamaktan şişen gözlerini bana çevirip bakıyordu. Bu yüzden asla bakmazdım aynaya.
Çam yeşili gözlerim vardı ama asla gözlerime bakmazdım.
Altımda düşmek üzere duran bir şort vardı. Cılız değildim ama herkül de değildim. Yeteri kadar kasım ve yeteri kadar kilom vardı.
Gündüzleri okula veya oraya buraya gitmek dışında dışarı çıkmazdım zaten.
Kafamı iki yana sallayıp gülmeye başladım gülüyordum sadece. Kafamı geriye attım ve iyice güldüm. Yalnız başına ağlamak delilik değilse yalnız başına gülmek neden olsun ki?
En sonunda gülmeyi kestiğim zaman aynaya son bir bakış attım. Banyo ne büyük ne de küçük sayılırdı. Bir tuvalet bir duşa kabin ve bir de musluk vardı yere halı falan koymamışlar ki zaten ihtiyaç da yoktu. Sadece biraz kirliydi etraf.
Kapıya dönüp içeriden çıktım ve ışığı kapattım. Arkamda kalan karanlık yerden uzaklaşıp kirli duvarları takip ettim.
Yere değen ayaklarım ses çıkarıyordu ki evdeki tek ses oydu.Annemin küçükken aldığı piyanoya yaklaştım. Oturmadan klavyede ellerimi gezdirmeye başladım. Parmak uçlarım tuşlara dokundukça gözlerimi daha da yumuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül
Romance"Gül istedi kız kıpkırmızı bir gül. Çocuk bir gül yetmez sana dedi bin tane gül aldı karşılığında gülmesini istedi kızın. Onunla arafa gitmek istiyordu. Ona orada güller vermek istiyordu. Çünkü ikisi de ne cennete gidebilecek kadar iyiydi ne de ceh...