Bölüm 2 : "Bin Parça"

55 8 4
                                    

Merhaba yeni bölümle karşınızdayım. Bu bölümde olayları biraz daha olsun açmaya anlamdırmaya çalıştım. Gittikçe daha çok şey anlayacaksınız.
İyi okumalar. Lütfen bir yıldızı eksik etmeyin.

_______________________________

"Bin Parça"

Yüzümden değil de kalbimden düşen bin parça vardı. O parçalar savruluyordu, ruhuma saplanıyordu. Ruhuma saplanan bin parça kanattı ruhumu acımasızca. Kollarımın arasına aldım ruhumu sardım sımsıkı, bedenim de kana bulanmıştı şimdi.

Kızın ağlayışını dinledim üzün süre duvara bakarak. Dinledim de dinledim. Tıpkı bu duvarın kirliliği gibi onunda ruhu, hayır benim de ruhum kirlenmişti.

Ayağımdaki spor ayakkabıya bakarken kızın sesi azalmaya başlamıştı. Sakinleşiyordu tıpkı fırtınadan sonra durgunlaşan su gibi yavaş yavaş.

Pek de umrumda değildi aslında onun ağlaması veya ağlamaması. Kendimden başka birisi olduğu içindi bu heyecan. Benden başka birisi vardı yanımda ve benim gibi, birisine çok muhtaç durumdaydı.

Belki de değildi. Öyle hissetmiştim sadece. Kızın telefonundan geldiğini düşündüğüm bir bildirim sesi duyuldu. Gözlerimi ayaklarımdan çekip sağıma, kıza döndüm. Yeşil gözlerim kızın ellerine kaydı.

Telefonu elindeydi uzun yarısı boyalı tırnakları vardı. Güzeldi. Telefonunda bir kaç şey yaptıktan sonra beğendiğim küçük elleri titremeye başladı.

Gözlerim yüzüne doğru çıktı yavaşça. Bordo boyalı güzel dudakları titriyordu. Neden? İçime gereksiz bir merak doğmuştu. Tekrar ettim içimden "Kimse umrumda değil."

Dudaklarından gözlerine çıktım. Korkan gözler, büyümüş gözler, güzel gözler. Fısıltı duyuldu sonra sessizliğin ortasında birden bire.

"Geliyor." Dedi kız hafifçe. "Gitmem lazım, nereye gideceğim?" Kolundan destek alarak ayaklandı. Benim varlığımı bile unutmuştu galiba.

Beynimde sorular dönüyordu. 'Kim gelmişti?', 'neyden bu kadar korkuyordu?' Ayaklanmış çoktan bana arkasını dönmüştü. Söylene söylene gidiyordu.

İçimden geleni yaptım. "Bir sorun mu var?" Diye bağırdım arkasından. Aniden durdu, rüzgar gibi aniden kesildi ayak sesleri.

Yine o mükemmel sesini dinletecekti bana. Açtı güzel dudaklarını. "Başım belada. O adam, az önce anlattığım. Bana mesaj attı. 'Geliyorum' dedi. Korkuyorum. Saklanmam gerek!" Bütün kelimeleri ardı ardına, hızlı hızlı sayıklar gibi atmıştı ağzından.

Beynimin içindeki ben düşündü. Düşündü. Bir sonuca vardı en sonunda. Ellerimi taşa koydum. Minik taşlar elime batıyordu ama kimin umrunda! Ayaklarımın üstünde dikleştim.

Üzerimi sanki çok kolaymış gibi temizledim, bedenimi değil kıyafetimi sadece.

Ellerimi birbirine sürterken yavaş adımlarla önüne geçtim kızın. Aramızda bir metre kalana kadar yaklaştım. Tam önünde durdum. Aramızda büyük bir boy farklı vardı. Ufak tefek bir kızdı. Minik bir yer cücesi gibi. Düşündüğüm şeyin saçmalığına gülüp hemen toparladım kendimi ve hızlıca konuşmaya başladım.

"Şöyle yapalım güzelim. Benim boşa harcayacak param çok. Senin de şu an hiçbir şeyin yok. Otel ayarlayalım sana bir tane başka bir şey bulana kadar orada kalırsın. Kendim pek umrumda değilim zaten." Dedim ağır ağır kelimeleri söyleyerek.

GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin