Hikayenin orjinal yazarı Unbreakable Red Riot'tır. Hikayeyi yayımlandığı dili olan ingilizce versiyonuna hesabından ulaşabilirsiniz. Ben sadece Türkçe'ye çeviriyorum. İyi okumalar.
Yapabileceği hiçbir şey olmadığı için Katsuki günün geri kalanında kendisini odasına kilitledi. Ailesi onu yalnız bırakmıştı ki bu tüm gün içinde yaptıkları en zekice şey olabilirdi. Katsuki kafayı yememek için kendisini zor tutuyordu. Bir ara anne veya babasından biri kapısının önüne bir şey bıraktı, akşam yemeği olabilirdi. Katsuki aç değildi.
Hava kararıp ailesi yatalı birkaç saat olmalıydı ama Katsuki tam olarak ne kadar süre geçtiğinden emin değildi. Yatağında yatıp tavanı ve güneş battıktan sonra da karanlığı izledi.
Uyuduğu filan yoktu, zaten herhalde uyumaya çalışsa da uyuyamazdı. Bir uyusa, bütün o saçmalıklar hakkında da düşünmezdi ama bir şeyi düşünmemenin o şeyi yapmaktan daha kolay olduğunu fark etti. Şimdi yapabileceği en iyi şey düşüncelerini sisli, kafasının içini puslu tutmaktı. Hiçbir şeye odaklanmazsa yaprakları kendisinden uzak tutabilirdi.
Derken telefonu titreşti, ekranı karanlık odada yandı. Katsuki düşünmeden telefonu aldı ve bildirimlere baktı.
[Bok Saçlı] 23:46
Hey Bakubro! Kontrol ediyim dedim :) Annen sabah seni almış diye duydum, iyi misin?Kahretsin, daha okumayı bitiremeden nefes almaya çalışıyordu.
Aynı halt tekrarlanıyordu. Çılgın bir karmaşa esnasında Katsuki doğrulup oturarak bacaklarını sallandırdı, ayakları yere değdi ve kalkıp kapıya gitmeye çalıştı ama ayağı kaydı ve düşmekten zor kurtuldu, başı dönüyordu ve öksürükleri dengesini bozuyordu. Gül yaprakları soluk borusunu zorladığı için göğsü yanıyordu ve odaklanmakta zorlanıyordu. Biraz kilitle uğraştıktan sonra sonunda kapıyı açtı, yapraklar düşmeden son anda tuvalete girip klozetin önünde eğildi.
Öksürdü, öğürdü, kusacakmış gibi hissediyordu ve sanki bir hayvanmış gibi salyası ağzından akıyordu. Parmakları göğsünde ve boğazındaydı, sonunda titrek hava ciğerlerine gitti.
Cidden, Kirishima'yı siktir et. Onu siktir et, o çok... çok...
Koridorun ışığı arkasından yandı, kapı açılınca banyo aydınlandı ve arkasından yumuşak ayak sesleri geldi, bir el uzanıp omzuna dokundu.
Katsuki hızla dönüp baktı.
Babasıydı, giyinmişti ve gözleri kızarmıştı, elindeki bir şişe suyu ona uzatıyordu. Katsuki tek kelime etmeden şişeyi alıp kapağını açtı ve birkaç yudumda yarısını içmeden önce omzunu silkerek elden kurtuldu.
Babası esneyip ensesini kaşıdı. "İyi misin?"
Katsuki ona dik dik baktı.
"Bu... hayır demek. Anlaşıldı." Babası gözlerini ovuşturdu ve homurdandı. "Yiyecek ister misin? Aşağıda akşam yemeğinden kalanlar var. Köri. Ekstra acılı yaptım."
"Hayır. Beni yalnız bırak." Katsuki sifonu çekip kapağı kapattı ve nefeslenene kadar üstünde oturdu.
"Peki, madem öyle diyorsun..." Babası yanaklarını şişirip havayı verdi ve etrafına bakındı, sanki neden orada olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Neden oldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roses Are Red
FanfictionBu hikaye tamamen Unbreakable Red Riot'a aittir, ben Türkçe'ye çeviriyorum. Hikayenin orjinalini onun hesabından bulabilirsiniz. Kapak tasarımı Majorashby'e aittir. Instagram hesabından çeşitli çalışmalara bakabilirsiniz. Katsuki yaprakların tadında...