Bölüm 4: Gül Dikenleri Baş Belasıdır (PART2)

922 123 163
                                    

Perşembe günü de neredeyse aynı geçti. Neyse ki çok fazla yaprak yoktu ama yine de olmaları can sıkıcıydı.

Durum şu ki Katsuki'nin yavaş yavaş etkinliklere katılabiliyor olması gerekiyordu. Doktorun direktifleri (ve ailesiyle okulun izniyle) egzersiz olmayan, ısınma bile yapmayacağı bir şekilde derse katılabilmeliydi ama durumu ilerleyince Aizawa'nın emriyle en ufak etkinliğe bile katılamaz oldu. Hafta sonu yaklaşıp da Katsuki'nin durumu netleşince Aizawa'nın yakın zamanda derslere katılmasına izin vermeyeceği kesinleşti. Yapraklar tamamen durana kadar egzersizlere katılmayacaktı.

Tam bir saçmalık. İlacı işe yarıyordu, değil mi? Plasebo olmasına imkan yoktu. Lanet olsun, etkisini psikolojik olarak geçiriyorsa da sonuçta geçiyordu. Çalışıyor, antreman yapıyor, aptal kızıl kafa da dahil arkadaşlarıyla takılıyor olmalıydı ve iyi olmalıydı.

Gerçi Kirishima'nın etrafındayken iyi oluyor muydu? Öğrenmenin tek yolu vardı ama Katsuki kalkıp da deneyemezdi. Ayrıca konu Kirishima olunca çok uzun sürmezdi. Herif çok ısrarcıydı.

---------------

Lanet olsun, sonunda perşembe öğleden sonra Kirishima onu köşeye kıstırdı.

Katsuki dolapların önünde oyalanıyordu, böylece emin olabilir ve huzura erebilirdi. Birçok öğrenci gitmişti ve Katsuki kızılkafa içeri girdiği sırada dolabını karıştırıyordu.

Kafasını kaldırdığında sırtını dolaplardan birine dayamış kendisini izleyen Kirishima'yı gördü. Yüz ifadesi... Dalgındı.

Midesi çalkalanıp düğümlendi ve çok rahatsız hissetti ama Katsuki o berbat hissi bastırmak için çabaladı. Kirishima'nın yanında olup yaprakların kendisini tüketmesini engelleyerek kadere karşı çıkıyordu sanki. Bakışlarını Kirishima'dan çekip dolaptan çantasını aldı, rahatsız edici hissi azaltmaya çalışıyordu.

Biraz tereddüt ettikten sonra Kirishima konuştu, sesi kendisinden beklenmeyecek şekilde yumuşaktı. "Seninle çalışmayı özledim."

Sesinin tonu aynı önceki seferlerdeki gibi göğsünde tuhaf şeylerin olmasını sağladı. Kalbi çok hızlı atıyordu, normalden daha hızlı. Nefesinin kesildiğini, midesinin çalkalandığını hissedebiliyordu ama bu sefer bir farklılık vardı. Sanki beyni pamukla doluydu.

"Hm," sadece hımlayabildi.

"Bir daha yapmalıyız. Beraber çalışmayı."

Eveeeet, iyileşene kadar öyle bir şey yapamazlardı. Katsuki bu düşünceyle zorla gülümsedi ve yine hımladı.

"Varya," Kirishima başını yana eğdi, dudakları merakta büzüldü "farklı gözüküyorsun."

"Eh?"

"Bilmiyorum ama daha... yumuşamış duruyorsun? Sakin? Söylediklerim çok mu saçma? Normalde olduğu gibi... enerjik değilsin."

Katsuki dolabın kapağını olabildiğince sert çarparak kapattı ve Kirishima'yı hafifçe yerinde sıçrattı. "Ben her zaman sakinim," ifadesiz bir şekilde söyledi.

"Ahaha, evet kesinlikle öylesin," Kirishima kahkaha attı.

Bu saçma konuşma ve aptalca espriler... Katsuki bunu yapabilirdi. Sohbete tutunurdu ve yapraklar gelmezdi. Bu bir gelişmedir, değil mi?

Sessizlik olunca Kirishima bakışlarını yere çevirdi, sanki dilinin ucundakileri söylemek istiyordu. "Bakugou, bir sorun mu var?"

Ve işte soru geldi.

Katsuki ona dönüp dudaklarını büzdü. "Ne gibi?"

"Bilmiyorum, er... hiçbir şey. Boşver." Kirishima yaslandığı dolaptan çekildi ve ayakucunda duran çantayı aldı. "Bir an önce antremanlara dön, tamam mı?"

Roses Are RedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin