Bir öksürük yükseldi. Sonra bir tane daha. Tekrar ve tekrar, ağır ve cızırtılı ve sesi acı vericiydi ve yere tek bir gül yaprağı düşene kadar da devam etti.
Ama yaprak Katsuki'ye ait değildi.
-------------------
Katsuki birkaç defa göz kırpıştırdı. Yapabildiği tek şet buydu, beyni 'Ne oluyor lan?' Dışında birşey düşünemiyordu.
Yorgun nefes alışlar odayı doldurdu -Kirishima'nın nefesi, ağır ve kalındı. Her nefes alış-verişinde omuzları titriyordu, elleri çaresizce göğsündeydi ve rahatsızlık hissini, acıyı geçirmek istiyor gibiydi. Zaman geçtikçe Kirishima'nın nefesi düzelmeye başladı. Ağzından akan salyayı silmek için uzandı.
Kirishima kocaman gözlerle kucağındaki yaprağa baktı.
Birkaç saniye sonra genzini temizledi. "P-ekala...?"
Sesinin tonu tekrar dünyaya dönmesini sağladı. 'Ne oluyor lan?'lar hâlâ kafasında dönüp duruyordu ama yerini çabucak yeni bir düşünce aldı -'Kimse bana bunun bulaşıcı olduğunu söylemedi'-
Kirishima'nın kaşları havalandı. Yaprağa baktıkça -dürtükledi, eline alıp inceledi, merakla baktı- yüz ifadesi huzursuzlaştı.
"Nasıl yani..." mırıldandı.
Merakla yaprağı kaldırıp ışığa tuttu, kağıt paranın gerçekliğine bakan bir kasiyer gibiydi. Sonra yaprağı bırakıp konuştu. Gerçekler yüzüne çarpınca sonunda panikledi.
"B-Ben..." tökezledi, kelimeleri hırıltılıydı. "Bu... Ben asla... Özür dilerim ama bu ne be?"
"Hanahaki," Katsuki aptal aptal konuştu. Ağzı kurumuştu. "Hanahaki Hastalığı. Bu... nadirdir," ekledi çünkü nadir görülüyordu ve bunun olmuş olması imkansızdı.
Kirishima başını yana eğdi, boş boş baktı. "Çiçek... tükürmek?" Dudakları arasından gergin, kısa bir kahkaha çıktı. "Resmen çiçek tükürmek. Ama bu...?" Gerildi, panik olmak üzere olduğu sesinden belliydi. "B-ben hâlâ anlayamıyorum."
Katsuki de anlayamıyordu. Kimse anlayamıyordu. Yine de Kirishima iyi bir açıklamayı hak ediyordu ama yaşadığı şok beynini sisle dolduruyordu. Yakalandığı ve onu haftalarca işe yaramaz hale getiren hastalık... Böyle bir şeyi ona nasıl açıklayabilirdi?
Ağzını açtı. Sonra kapattı.
"Hadi ama Bakugou, beni geriyorsun." Kirishima ensesini kaşıdı. "Bunun ne olduğunu biliyorsun, değil mi?"
Ne olduğunu çok iyi biliyordu, bir ay boyunca kişisel Cehennem'i olmuştu. Çok, çok iyi biliyordu. Ayrıca o bokun bulaşıcı olmadığını da biliyordu. Bu demek oluyor ki...
Katsuki gözlerini kırpıştırdı. "Beni seviyor musun?"
Kirishima'nın yüzü soldu.
"N...Ne??" Ciyakladı.
Katsuki tek elini yere koyup tek dizi üzerinde döndü ve Kirishima'yla yüz yüze geldi. "Kirishima..."
Eğlenmeye başlamıştı çünkü kafasındaki sis dağılıyordu ve her şey yerine oturmaya başlamıştı ve çok saçmaydı. Mantıklı değildi, gerçek olamayacak kadar iyiydi ama kırmızı yaprak cesurca orada duruyordu. Belki de durumla yüzleşmeye başlamıştı. Belki haksız davranıyordu ama emin olma zorundaydı.
"Beni seviyor musun?"
Bir an etraflarındaki dünya durdu, sanki etraflarını saran şey nefesini tutmuştu. Kirishima'nın yüzünden farklı farklı duygular geçti. İlk başta gözleri büyüdü, tereddütlüydü, inanamıyordu. Sonra bakışları geriledi, puslu ve dikkatsizdi, sanki içinde olduğundan emin olamadığı bir cevabı arıyordu. Sonra da Katsuki'ye baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roses Are Red
FanfictionBu hikaye tamamen Unbreakable Red Riot'a aittir, ben Türkçe'ye çeviriyorum. Hikayenin orjinalini onun hesabından bulabilirsiniz. Kapak tasarımı Majorashby'e aittir. Instagram hesabından çeşitli çalışmalara bakabilirsiniz. Katsuki yaprakların tadında...