Bölüm2: Uyan ve Güllerin Tadına Bak (PART2)

1.1K 140 314
                                    

Antremandan sonraki öğleden sonra yine oldu. Yemekten sonra odasına döndüğü sırada da oldu. Cuma sabahı uyandığı sırada da oldu; tenefüste, öğle yemeğinde, hatta sınıfta bile oldu. Aizawa ona Recovery Girl'e gitmek isteyip istemediğini sordu ve Katsuki kızaran kulaklarıyla reddetti.

Akşama doğru Katsuki kendisini hayali olarak tekmeliyordu çünkü bir şansı varken şimdi hemşireyi kaçırmıştı. O dokuzuncu defa klozetin içine gül yaprakları kusarken kadın hafta sonu için kampüsten ayrılmıştı.

Söylemeye gerek yok, öksürükleri durmadı. Öksürüklerin sıklığından her şeyin kötüye gittiği belli oluyordu.

Ve sonunda cumartesi sabahı oldu, kuşlar cıvıldıyordu, güneş ışığı pencereden içeri akıyordu ve Katsuki klozete eğilmiş çiçek yaprakları öksürüyordu. Acıtıyordu. Boğazı acıyordu, diyaframı ağrıyordu, göz yaşları akıyordu ve beyninde balçığımsı bir his vardı. Bir haftadır görmezden gelmeye çalıştığı hislerdi bunlar.

Quirklerin etkileri bu kadar uzun sürmez. Bu yeni bir şey ve görmezden gelemezdi.

Sonunda öksürüğü biraz yatışınca telefonunu aldı. Bir an emin olamayarak ekrana baktı, tabii ki ihtiyacı olmadığı halde yardım istemekten nefret ederdi ama gerçekten, gerçekten yardıma ihtiyacı olduğunun farkında olacak kadar zekiydi. O yüzden pes edip kilit ekran şifresini girdi ve arayabileceği tek kişiyi aradı.

Telefon çalarken sabırla bekledi ve sonunda öbür taraftan uykulu bir ses geldi. "Mmm? Naber çocuk?"

"Bok gibi hissediyorum."

Annesi iç çekti. "Katsuki, saat sabahın altısı-"

"Hayır, ciddiyim, ben-" Katsuki zar zor telefonu kulağından çekti ve dizleri üstüne çöküp ciğerlerini zorlayarak ağzına gelen yeni bir yaprağı tuvalete öksürdü. Sarsılarak öksürdü, yanakları cayır cayır yanıyordu ve kaburgalarının iç kısmı birbirine geçiyor gibiydi.

"Sikeyim, galiba cidden çok hastayım."

Öbür taraftan kalın sesli bir fısıltı geldi, "belki griptir?" ve harika, şimdi işin içine babası da girmişti. Annesinin sesi geri geldiğinde daha ciddiydi. "Kusuyor musun? Ateşin var mı?"

"Bu lanet bir grip değil, bu..."

Yine sifonu çekti ve suyla beraber koyu kırmızı gül yaprakları yok oldu. Böyle bir şeyi hele de telefonda nasıl açıklayabilirdi? Ciğerleri hâlâ yanıyordu, titrek nefesler aldı.

"Bu tamamen saçmalık," Derin bir nefes alıp bir kağıt havluyla dolan gözlerini sildi.

"Seni doktora götürmemi ister misin?"

Doktora gitmek istediği son şeydi ama egoistçe kendi işini kendi halletme isteği kendisine neler olduğunu öğrenme isteği kadar güçlü değildi. Başka ne yapabilirdi ki?

"Evet." mırıldanarak cevap verdi.

Bütün insanlar içinde sadece annesi Katsuki'nin ne zaman yardım isteyeceğini bilirdi. Kadının sesi çok ciddiydi. "Yataktan çıktım, 20 dakikaya hazır ol. Okulla ben ilgilenirim."

---------------------------

"Hanımefendi, oğlunuzda Hanahaki Hastalığı dediğimiz rahatsızlıktan var."

----------------------------

Saçmalık. Hepsi saçmalık.

Ağaçları ve evleri yanlarından geçerken gözleriyle takip etti. Hâlâ içinde kaynayan öfkeyi hissedebiliyordu. Kırmızı ışıkta durunca annesi içini çekti, lanet ağzını açmadan önce hep bu sesi çıkarırdı ama Katsuki tek bir kelime bile duymak istemiyordu.

Roses Are RedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin