ÇN// Harika bölümlerden biri millet. İyi okumalar.
Eve gidiş yolu inanılmaz sessiz geçti.
Babası uzun süreli sessizliklerin adamı değildi, genelde saçma salak şeyler söyleyip sessizlikleri bozardı. O yüzden ondan tek kelime bile duymamak ürkütücüydü, yine de Katsuki çenesini kapalı tuttu. Sessizlik ürkütücü olmanın yanı sıra rahatlatıcıydı da. Düşünmesi gereken çok şey vardı.
Manzara soluk bir görüntü olarak arkalarında kalıyordu ama manzara gittikçe tanıdıklaştı, eve yaklaşıyorlardı.
Ev.
Bir açıdan bakarsak, ev de rahatlatıcıydı. Katsuki'ye ne yaptığından haberi bile olmayan Kirishima yoktu. Fazla şey bilen Todoroki de yoktu ama gittikçe geride kalıyordu, değil mi? Sınıfta olmalıydı. Antremanda olmalıydı. Kahraman olmak istiyordu ve bundan asla vaz geçmezdi ama haftada bir ara vermek işleri zorlaştırıyordu. Ne kadar daha evde kalacaktı?
Bir gün mü? Bir ay mı?
Geri döndüğünde onu ne bekliyor olacaktı? Diğer kahramanlık sınıfı. Bu önemli olmamalıydı, hiç önemli olmamalıydı. 1B Sınıfı en az 1A kadar UA'nin kahramanlık sınıfıydı. Şu anki sınıfındakilerin çoğunı tanımıyordu zaten. Sadece yurt odasını değiştirmeli ve yeni ders programını öğrenmeliydi. Çok büyük bir problem değildi.
Ama midesindeki düğümlenme, umutsuzluğun yarattığı can sıkıntısı... Bağırmak ve karşı çıkabilmek için haykırmak istemesi, onları durdurabilmek istemesi...
Önemliydi. Çok önemliydi.
Kafasındaki minik bir ses sebebini merak etti. Aslında içten içe sebebini biliyordu.
Sonunda eve vardılar ve düşünceler geldikleri gibi batmaya başladı. Arabada fırtına öncesi sessizlik vardı. Çok, çok sinirli bir fırtına yaklaşıyordu.
Katsuki eve girip ayakkabılarını çıkardı, kafasındaki fırtına biraz azaldı.
"Katsuki!"
Annesi oturduğu mutfak masasından ona baktı. Hızla ayağa kalkıp onlara koştu. Bir anlığına gözleri kocaman oldu, çok büyüktü. Katsuki'nin yüzünü inceledi, sanki orada ve iyi olduğundan emin olmaya çalışıyordu. Katsuki onu böyle daha önce iki kere görmüştü, kadın ona sarıldı ve tüm diğer vıcık şeyleri yaptı. Bu hiç annesine göre değildi.
Derken kaşları çatıldı, endişe yerini öfkeye bıraktı.
"Ne bok yapmaya çalışıyordun?"
Yere baktı, kadını iterken dudaklarını büzdü. "Beni rahat bırak."
"Sen cevap verene kadar olmaz." Kadın ona seslendi, çok sinirliydi. "Böylesine sorumsuzca ve umursamazca birşey yaptığına inanamıyorum. Çok tehlikeliydi ve hemşireden telefon geldiğinde deli gibi endişelendim. Ne halt düşünüyordun ki?"
Katsuki annesinin dırdırını engellemeye çalıştı ama kadın çok gürültücüydü ve kanı kaynamaya başlamıştı bile. Eğer onu zihinsel olarak engelleyemiyorsa başka bir şey denemeliydi. Bir çeşit dikkat dağıtma. Eğer yapacağı şey annesini sinir ederse çok daha iyi bile olurdu. Bu yüzden kendisini odasına kilitlemek yerine salona gitti ve koltuğa oturmadan önce televizyonu açtı. Annesi arkasında inildedi.
"Mitsuki," haber spikernin konuşması arasından babasının sesini duydu, "belki ona biraz zaman vermeliyiz..."
"Sikeyim, önce biraz sorumluluk alması gerek. Ya da en azından açıklama yapmalı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roses Are Red
FanfictionBu hikaye tamamen Unbreakable Red Riot'a aittir, ben Türkçe'ye çeviriyorum. Hikayenin orjinalini onun hesabından bulabilirsiniz. Kapak tasarımı Majorashby'e aittir. Instagram hesabından çeşitli çalışmalara bakabilirsiniz. Katsuki yaprakların tadında...