8. Bölüm

2.3K 165 40
                                    

         Bol yorumlu okumalar :)) Medyadaki Arda'ya merhaba deyin ;)

    8. Bölüm

  “ Ah canıııım, sen kıskanıyorsun! “

Lanet olası iç sesim devreye girdiğinde onu derhal susturdum. Tanımadığım ve başıma iğrenç belalar açan bu çocuğu kıskanacak değildim. Merak ettiğim şey, Arda’nın gülmüş olması ve onu güldürebilen varlığın nasıl biri olduğuydu. Çünkü gerçekten Melis denen kızın bir tebriği hak ettiği kesindi.

Topun yere düşme sesiyle daldığım düşüncelerden kurtuldum ve Görkem’in atışını tamamladığını fark edince derin bir nefes alıp yeni bir top seçtim. Deren sipariş ettiği koladan bir yudum alırken “ Hadi Irmak, göster kendini!” diye bir tezahürat yapmayı ihmal etmemişti.

 Üzerimdeki gözlerin verdiği rahatsızlığı tüm hücrelerime kadar hissedebiliyordum ve bu da odaklanıp şu topu atmam için bana hiç de kolaylık sağlamıyordu.

O yüzden çok da iyi olmayan bir atışla topu attığımda geriye dört tane lobut bırakmayı başarabildiğim için fazlasıyla şanslı sayılabilirdim.

  “İşte bu! Hadi devir hepsini. “ Bu seferki tezahürat Görkem’den gelmişti.

İkinci bir top alıp attığımda iki kenarda kalan iki lobutun tam ortasından kayıp giden ve hiçbir yere temas etmeyen topum ikinci atışı tamamen başarısız kılmıştı.

Deren gülmemek için kendini tutarken arkadan başka bir kahkaha sesi gelmişti.

Mina bana alaylı bakışlar attıktan sonra, elinde topla birlikte öne çıkan Arda’ya çevirdi bakışlarını. İstemsizce gözüm ona takılırken Arda oldukça artistik bir şekilde topu serbest bıraktı ve ikinci atışa gerek bırakmadan tüm lobutları devirdi.

Tamam kabul ediyorum. Oldukça ama oldukça mükemmel oynuyordu.

  “Zaten o kadar fazla günahı var ki kötü oynasaydı günah çıkaramadan cehennemi boylardı. “

Yüzümde ilk defa sinsi bir sırıtış belirirken iç sesimi yanıtladım.

 “ Salak, sanki günah çıkartmaya inanıyormuşuz gibi bir de espri yapıyorsun.”

İç sesimi ilk defa susturmayı başararak kendime gelirken Bertuğ’un “ Strike. “ diye bağırdığını duymuştum. Kafam karışmış bir şekilde önüme döndüğümde Deren’in bakışlarıyla karşılaşmıştım.

Yüzümdeki ifadeden o terimi anlamadığımı anlamış olacak ki dudaklarını kıpırdatarak “ 10 lobutun birden devrilmesi.” diye mırıldandı neşeyle.

Hayır yani anlamıyorum. Mademki Türkçe karşılığı var, ki 10 lobutun birden devrilmesi gibi net bir şekilde, neden İngilizcesini kullanıyorsun da etraftaki benim gibi cahil insanların kafasını karıştırıyorsun!

Bertuğ’a seçtiği kelime yüzünden kötü bir bakış atarak önüme döndüm ve Görkem’in dürtüklemesiyle sıranın bende olduğunu fark ederek çizgiye geçtim.

 Artık bu oyundan zevk almamaya başlamıştım nedense. Birinci neden o malum grubun hemen yanımızda bowling oynaması, ikinci nedense bu oyunun kesinlikle bana göre olmamasıydı. Atışımı kısa tutup sandalyeye oturdum ve “Oynamak istemiyorum. “diye mırıldandım.

Deren ve Görkem aynı anda bana döndüğünde de omuz silktim. Hoşuma gitmeyen şeylerden çabuk sıkılırdım. İzlemek en iyisiydi. O yüzden Deren’e benim yerime oynamasını söylemiş ve sandalyeme iyice kurulmuştum.

LEYLİFER "ASKIDA"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin