Anneme ihanet ediyormuşum gibi hissediyorum. Neden? Babam bu kadar kolay mı satmıştı annemi. O öldü diye, herşey bitmiş mi oluyordu.
Elimdeki çanta yere düştü. Gözümden bir yaş aktı. Annemin anısına... O öleli 10 yıl olmuştu. Ben 11 yaşında iken gitmişti... Şimdi de babam... Daha ne kadar dayanabilirdim?
"Anne..."kelimeleri döküldü dudakalarımdan. O çaresiz kelimeyi bir kere daha zikr etti dudaklarım, algılarım.
"Nasıl ya?"dedim. Gülüyordum. His... Onları hissediyordum. Evet, içimde bir yerde sızı vardı. Acı vardı. Yalnızlık vardı. Muhtaçlık vardı. Ben ki ölü bir meleğin kanadında can bulan o kadın. Yorulan, hayata boyun eğen o kadın.
Babam, kadının boynunu öpmeyi bıraktı ve bana baktı.
"Sen... Nasıl... Nasıl ya?"dedim. Konuşamıyordum. Dilim kelimelere yasaktı. Ben bu sahneleri görmeye mahkum değildim. Ben, annemin ihanetine ortak olacak kadar alçak değildim.
"Ne bakıyorsun?"dedi kadın.
Tutamadım kendimi. Duy sesimi anne. Bunlar senin için, küçük bir kız çocuğunun seni korumak için attığı minik kalp sızısını duy.
Ellerimi yumruk yaptım. Dişlerimi kırılırcasına sıkıyordum. Gözlerimi yumdum. Ve fısıldadım kendi kendime. Yaşayan, içimde ölmeyen o kız çocuğuna öğrettim savaşmayı.
"Bu senin için anne."dedim ve kadının üstüne koştum. Yumruğumu suratına geçirdim.
Teşekkürler Yoongi. Bana dövüşmeyi öğrettiğin için.
Saçlarına daldırdım ellerimi. Ne ki gelirse diye çektim. Sanırım neredeyse saçlarının yarısı elimdeydi. Bir yandan babam beni çekiştiriyordu.
"Bırak beni!"dedim. Ama hızla kadının çenesine tekmeyi indirdim. Annemin gidişine atıyordum bu tekmeleri, yumrukları... Yetmezdi ki... Yetemezdi. Bunun hıncı ile kadının kafasına elimin kenarını indirdim. Sanırım biraz sert indirmiş olacağım ki, kadın bayıldı. Ama öfkem, hala lavların arasında ateşli bir balon misali şişiyordu.
O an babam bana bir tokat geçirdi. Kafam sol yanıma savruldu. Bir müddet öyle kaldım. Dağılan saçlarımı ellerimle geri ittirdim. Yüzümü ona çevirdim. Zalimce bakıyordu yüzüme. Durmadım, suratına tükürdüm. Yüzü ekşidi.
"Yazıklar olsun be... Ne kadar kolay sildin be. Tanrı senin belanı versin!"dediğimde kaşımın üstüne yediğim yumruk beni geriye itmişti. Acımıyordu. Hissetmiyordum. Ama, keşke ruhsal olarak hissetmesem. Fiziksel olsa bu kadar acıtmazdı.
"Sen kimsin lan!"dedi ve üstüme yürüdü. Öylece durdum ve güldüm. Tanrım! Yoongi, huyun bana geçmiş sevgilim. Teşekkür ederim, bana hissetmemeyi annem ile birlikte öğrettin.
"Maalesef kızınım."dedim.
Ve karnıma bir tekme yedim. Şuan sarhoştu. Ama umrumda mıydı? Hayır.
"S-senin g-gibi baba... Babayı siksinler..."dedim zar zor.
"Vaay, ağıza bak. Dil papuç!"dedi ve öncekine göre daha sert darbeler indirdi.
"Benim, ağzım papuç... Senin edepsizlik diz boyu..."dedim daha zorlanarak. Sanırım şimdi fiziksel acıyı hissediyordum. Uyuşmaya başlamıştım. Hissizliğimi geri istiyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑀𝑦 𝐾𝑖𝑙𝑙𝑒𝑟 ❘ 𝐌𝐘𝐆 ✓
General Fiction*YETİŞKİN İÇERİK. Gözlerim acıdan dolayı doldu. Derim deşilmiş gibi derin bir acı ile sürüklendi bedenim. Gözlerine baktım. Min Yoongi ağlıyordu. Sonra son kez kulağıma eğildi. Son duyduklarım, "Her ne kadar bir katil olsam da, seni seviyordum."dedi...