Karar günü gelip çattığında melezler etraflarında dolaşıp duruyordu. Olmaira yerinde aniden durduğunda diğer melezlerde durdu. "Karar verin artık!" Dedi Olmaira diğer melezlere.
Aniden bir ışık yanmış olacak ki; Miyako kafasını kaşıyarak söylendi. "Ben karar verdim!" Dedi. "Kesin kararım şudur ki; beni yıldızlarımdan vazgeçirmeye çalışanlardan vazgeçeceğim. Yani güneşten vazgeçmek istiyorum." Dedi.
Olmaira Miyako'ya gözleri dolu dolu baktı. Harika diye geçirdi içinden. Sonra Ichiro'ya bakarak "peki ya sen" dedi.
Ichiro halâ oldukça kararsızdı ancak mecburdu. O yüzden en büyük yeteneğini verecekti. Sho muhteşem yeteneklere sahip olan bir çocuktu. Ödüllü bir dansçıydı ve aynı zamanda birkaç enstrüman çalabiliyor ve şarkı söyleyebiliyordu. İşte verebileceği en değerli şey yetenekleriydi. Ne de olsa artık hiç ihtiyacı olmayacaktı. "Yeteneklerimden vazgeçiyorum" diye biraz yüksek sesle seslendi büyük meleze. "Ben bir dansçıyım aynı zamanda müzisyenim ve şarkı söylüyorum. İşte bunların hepsinden vazgeçiyorum. İnan Olmaira bunlar sahip olduğum tek şey. Hepsini vermek istiyorum."
Üçüde karar verdikten sonra büyük avluya geçtiler. Tüm tanrılar karar anını bekliyorlardı bu yüzden yerlerinde iyice dikleşerek cevapları beklediler.
Miyako ; Yıldızlarımı alan güneşten vazgeçiyorum.
Ichiro ; Tüm hayatım olan yeteneklerimden vazgeçiyorum.
Olmaira ; Tüm ailemden ve insan olan yarımdan vazgeçiyorum.
İşte bu kadardı. Olmaira'nın ailesinden tam anlamıyla vazgeçebilmesi için onları öldürmesi gerekiyordu. Dünyaya indiğinde çabucak Yukinomura'ya gitmişti. İnsan formuna girmek zorundaydı böylece birisi görse bile rahatlıkla kaçabileceği bir yeri vardı. Onlardan vazgeçebilmesi için son bir kez daha insan olmak zorundaydı.
Olmaira formunu değiştirip Valeria olarak kasabaya indi. Herkes bu kayıp kadını konuştuğundan yolda gören komşular birden Valeria'yı gördüğünde çok sevinmişti. Herkes onun peşinden koşup bir şeye ihtiyacı olup olmadığını soruyordu. Olmaira'nın kesinlikle umrunda değillerdi tek isteği bir an önce Tengoku'ya geri dönebilmekti. Orayı seviyordu. Tuhaf bir yerdi ancak o kadar çok benimsemişti ki uzun bir süre dünyaya inmek istemiyordu. Tek bir katliam bile yapmak istemiyordu. Ona göre dünya iğrenç bir yerdi artık. Artık dünyanın tamamen kontrolden çıkmış bir gezegen olduğunu düşünüyordu. Olmaira insanları kendisinden bir şekilde uzaklaştırarak evin yolunu tuttu. Zile bastığında annesi Molly koşa koşa kapıyı açmıştı. Karşısında çok çok uzun zamandır görmediği kızını gördüğünde hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Keşke böyle olmasaydı dedi içinden Olmaira. Olabildiğince soğuk olarak içeri girdi. Evde babası, annesi ve 2 kardeşi vardı. Derin bir nefes aldı. İçeri girdiğinde herkes çok şaşkındı ve büyük bir soru yağmuruna tutulmuştu. Tek dediği şey özür dilerimdi. Olmaira boynunu kıtlattı ve neresinden çıktığı belli olmayan büyük dolunay katanasıyla tek bir hamlede kendi ailesine kıymıştı. Birazcık üzülmüştü ancak içinde artık insanlığa dair tek bir kırıntı bile yoktu. "Yazık oldu" dedi sadece. Kanlı elleriyle evden çıktı ve birden yok oldu.
Tengoku'ya gittiğinde elleri kan içindeydi ve halâ daha Valeria formunda olduğu için kendinden nefret ederek form değiştirdi. Artık bir daha asla Valeria formuna geri dönemeyecekti. Küçük bir yürüyüşün ardından hilalin aydınlattığı suda ellerini yıkadı ve cebindeki toz pembesi mendiliyle ellerini bir güzel silerek odasının yolunu tuttu. Açıkçası diğer melezlerin ne yaptığını oldukça merak ediyordu. Ortak odaya girdiğinde masum masum oturan iki tipi gördüğünde histerik bir gülüş bıraktı. "Bitti." Diyebilmişti sadece. Diğer ikisi ise kafa sallamakla yetinmişti. Hepsi bir arada tanrıların huzuruna çıkmış yaptıklarını anlatmıştı. Olmaira ailesini dev dolunay katanasıyla tabiri yerindeyse doğramıştı. Miyako ise güneşi kaçırmıştı. Bir daha asla gündüzleri uyanık olamayacak sadece geceleri yaşayacaktı. Ichiro birazcık üzgündü. Ancak feda edeceği bir ailesi falan olmadığı için içi biraz daha olsun rahat gibiydi. Olmaira'ya içten içe acıyordu. O da yıllardır emek verdiği her şeyi zorla unutmuştu. Artık ne şarkı söyleyebiliyordu ne bir şey çalabiliyordu ne de muhteşem kıvraklıktaki vücudu eskisi gibi kıvraktı. Kendisi açısından büyük bir kaybedişti. Tanrılar onları ayakta alkışladı. Sadece "başardınız!" demişlerdi...