LED KADER

47 6 4
                                    

Akşama kadar dersten ölmüş bir vaziyette... Ayrıca, Mily nin gece ek ders alma zoruyla...
                             *
Sonunda, odama çıkma zamanı gelmişti... Mily, benimle beraber odamı ararken, odaların üzerinde ki, isimleri okuyordum.
Cindy Griph
Elenor Primcns
... vs.
Stella,
" Gel! Odayı buldum." Dedi. Kapının üzerinde
Stella Brich
Amelia Cameron
Kapıyı açıp içeri girdim. Mily söylendi
"Ah! Tanrım. Umarım iyi anlaşırsınız..." Dedi. Bir çalışma masası ve yuvarlak bir halı. Ardından bir yatak ve yuvarlak bir duvarın ayırdığı aynı düzende olan bir oda daha...
Mily, diğer odaya girdi ve
"Hey! Seni esmer sürtük. Uyan!" Dedi. Yanına geldiğimde yatakta uyuyan esmer, siyah saçlı bir kız. Öyle garip bir yüz tipi vardı ki, hem hoş hemde, çirkindi...
Kıpırdandı. Gözlerini araladı ve siyah gözleriyle bana baktı. Sonra, küçük bir çığlık attı. 
"Sen. Yeni gelen kız mısın?" Dedi. Onaylayıcı bir şekilde kafamı salladım. Yatağında doğruldu ve üzerindeki siyah bol pijaması görüş acıma girdi... Benden biraz kısaydı. Konuştu. Sesi bile garipti,
"Diger yatakta sen yatıyorsun!" Dedi. Mily, Stella' ya iğneleyici bir şekilde bakarken aralarına girdim ve
"Pekala. Bakın ne diyeceğim. Mily,  sen odana gidebilirsin biz Stella ile anlaşabiliriz." Dedim. Daha sonra Stella'ya döndüm ve
"Ah. Şey... Stella, seninle konuşuruz. Hı?" Dedim. Sesim ilk defa bu kadar yumuşaktı. Stella, kaşlarını kaldırdı ve iğneleyici bir şekilde tekrar konuştu,
"Tamam... Tamam, pekala olur." Dedi. Mily, sarı saçlarını savurup arkasını döndü ve
"Bir daha görüşmeyelim. Esmer sürtük!" Dedi.
Stella, bir şeytan gibi güldü ve
"Bende tavsiye etmiyorum zaten! Sarışın sürtük!" Dedi. Mily, bana güldü ve kapıdan çıkarken Stella'ya son bir kez baktı.
Stella,
"Pekala... Ben Stella. Biyoloji öğretmeninin kızıyım. Annemin biyoloji hocamız olması, derslerimde bir kıyak yaptığı anlamına gelmiyor." Dedi. Sanrım herkes bunu soruyordu ve o da bunu demekten bıkmıştı...
Zavallı. Masada duran lede baktı ve tekrar bana batı. Bakışları elimdeki lede kaydı.
"Aferim sana. İlk günden bir led çekebilmişsin." Dedi.
Tanrım,
"Evet. Şey... A. Giysilerim nerede?" Dedim. Üzerimdeki, yeşil tişörtten kurtulmam gerekiyordu. Eliyle,
"Şurada." Dedi. Yanımdan geçti ve dolabı açtı. Bütün elbiselerin sıralanmıştı. Rengine göre ve çeşidine göre.
"Serbest giyilebilirsin." Dedi. Sonra yalancı bir gülümsemeyle yüzüme güldü ve tekrar yatağına yöneldi.
Üzerimdeki yeşil gömleğin düğmelerini açtım ve üzerimi tamamen değiştirdiğimde artık rahattım. Bana baktı,
"Şu Billy denen oğlan sanda garip gelmedi mi?" Dedi. Telefon kılıfına baktığımda, BTS yazıyordu. Demek bizim esmer sürtük bir BTS hayranıydı. Ona
"Evet. Sanırım. Evet." Dedim.
Üzerimde bol bir göbeği  açıkla gezerken,
"Baksana. Şu Billy değil mi?" Dedi. Camdan, en uzaktaki kişisel kütüphaneye bakarken bir gurup oğlanın oradan çıktığını gördüm. Sonra, sanki bizi görmüş gibi bizim durduğumuz cama baktılar. Diğerleri bakmayı bırakmıştı. Ama, Billy hala bakıyordu...
Diğerleri Billy'i çağırmış olacakki, Billy onlarla beraber küçük yeşil ağaçların olduğu ormana girdi.
"Ledlerin parlama zamanı yaklaşıyor!" Dedi.
Onun ledi çoktan parlamaya başlamıştı ki, üzerimi giyerken ledimi koyduğum masaya baktım. Paralmıyordu. Stella, ledini aldı ve
"Hadi gel! Şimdi herkes okulun ön bahçesine gider." Dedi. Sonra, dolabından siyah uzun kollu ve kapişonlu olan kazağını giydi. Kazağın arkasında kocaman bir BTS yazısı vardı. Tanrım.
"Gel!" Dedi. Aşağı inmek için asansöre bindik ve indiğimizde okulun ön bahçesi öğrencilerle dolup taşıyordu...
Oraya ilerlerken,
"Acaba led kader kimin olacak?" Dedi.
Led kader?
"Led kader mi?" Dedim. Bana, öğretmen sesi takınarak,
"Led kader, her sene olan led gününde iki kişinin ledlerinde yazanın aynı olması" Dedi.  Sonra gizemli bir şekilde devam etti,
"Kehanete göre, bir kız ve bir oğlanın ki aynı çıkarsa evleniyorlarmış!" Dedi ve dalga geçtiğini anladığım zaman yüzümü eşkittim...
Sonunda kalabalığa karıştığımızda bir vadiye doğru sürüklendim. Stella'yı kaybetmiştim. Vadi olduğunu yeni öğreniyordum. Işığıma baktığımda yavaş yavaş parlıyordu. Rengi beyazdı. Ama benden başka kimsenin ışığı beyaz değildi...
Kiminin ki, fosfor yeşili. Kiminin ki, fosfor pembe. Benimki niye beyazdı. Ayrıca beyazı hiç sevmezdim!
Beyaz babamın dediğine göre sadece meleklere yakışırmış... Melek.
Her neyse...
Yeni ve gayet büyük olan açık bir alanda kürsü duruyoru ve üzerinde Bayan Gloria. Elindeki mikrofondan konuşuyordu...
"HERKESE MERHABA!!" Dedi. Sanırım mikrofon bozuktu ya da o, o sesiyle mikrofonun içinden geçmişti...
"ŞİMDİ HERKES LED LEDİNİ ELİNDE TUTSUN VE AKŞAMA KADAR BEKLESİN!" Dedi. Tanrım...
"Hey!" Diye birisi seslendi,
"Hey, Amelia!" Dedi. Sesin geldiği yöne baktığımda, bu Mily'di...
Sarı saçlarını savurarak yanıma koştu.
"Biraz takılalım." Dedi.
Akşama kadar oturduk. Çimlerin üzeri yaş değildi ama çok karınca vardı. Mily, akşama kadar Stella hakkındaki bütün kötü düşüncelerini bana anlattı. Onu dinlemek yerine bu günün bir an önce geçmesini diliyordum...
Sonunda, akşam olduğunda ledim bembeyaz yanarken, Mily
"Acaba bu günün şanslısı kim?" Dedi.
Bayan Gloria, tekrar kürsüye çıktığında elindeki beyaz kağıdı açtı ve
"BEYAZ?" Dedi. Beyaz neydi ki?
"RENK BEYAZ!" Dedi.  Mily, yerinde heyecanla zıplarken herkes dönüp elimdeki beyaz ışığa baktı. Kürsüye doğru beni iten Mily'se bena yapmam gerekenleri söylüyordu
"Şimdi. Oraya çık ve eşini bekle! Eşin kız da olabilir!" Dedi. Yüzümü eşkitirken, bana gülümsedi...
Çok uzaktan bir ses, kalın bir ses
"Ben! Ben beyaz bir lede sahibim!" Dedi. O tarafa baktığımda, sarışın,  beyaz tenli bir oğlan kürsüye çıkmaya çalışıyordu. O da kürsüye çıktığında hemen yanımda dikildi
"Naber?" Dedi. Gözlerine baktığımda mavi gözleriyle beni süzdü...
"İyi görünüyorsun..." Dedi. Sonra, herkes birden yere ledini attı,
"ÇAT!!!" ledimi attım ve içinden çıkan notu okudum,
   -Sev. Sevmen gerekeni sev!.
   Aşkı dudaklarında, seni öptüğü          zaman, işte tam o kanatlarıyla yükselirken ve sen onu arzularken...
  -aslında o, o olmadığı zaman...
Neydi şimdi bu?
Kürsüden inip, ağaçlık alana geçtiğimde, arkamdan bir nefes, boynuma değen o ılık nefes, irkilmeme sebep oldu...
Arkamı döndüğümde,
"Ne yazık! Aynı kağıt parçasına sahibiz!"
Billy!
"Sen ne-" derken sözümü kesti ve
"Farkında değilsin!" Dedi. Bizden başka kimse yoktu...
"Neyin?" Demekle yetinirken elindeki kağıt parçasını yere attı ve üzerindeki siyah tişörtü çıkardı. Kasları...
"Ben..." Dedi. Çapınca sırıtırken,
"Tehlikeliyim!" Dedi. Gülümsedim,
"Ben tehlikeyi severim!" Dedim. Gülümsedi ve tam karşıma geldi,
"Bunu da mı?" Dedi. Tam bunu dediği sırada beni kendine çekti ve öptü... Kısa bir öpücüktü... Ama, sanki bir ömür geçmiş gibiydi...
"Kural kuraldır!" Dedi. Sonra ormana doğru koştu.
"Ne kuralı? Hey!" Dediğimde. O çoktan gözden kaybolmuştu bile...

ÖLÜLER OKULUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin