"Hadi uyan!" Beni biri dürtüyordu...
Stella!
"Ne?" Diye sertçe sordum.
"Kusura bakama bayan güzel ama derse geç kalmak istemiyorum! "Birbirimizden sorumluyuz!"
Dedi son kez ve başımda dikilmeye devam etti...
Gözlerimi araladım ve ona baktım. Sonra,
"Bu sırada dedikodunuz çıkmış!" Dedi.
Dedikodu? Billy... Tanrım!
"Kiminle ilgili?" Diye, hemen aceleyle doğruldum,
"Sen ve Marc! Aranızda bir şey yok değil mi? Yoksa eski sevgilisi Anna çıldırır!" Dedi. Marc mı?
"O kim ya? Marc?" Diye suratına baktığımda, yatağıma oturdu ve
"Sarışın ve beyaz tenli olan..." daha da anlamayınca,
"Dün sesinle aynı renk çıkan!" Dedi. Sonra, yanıma iyice yanaştı
"Sahi... Dün ikinizde kayboldunuz!" Dedi. Ayağa kalkarken kolumu tuttu ve
"Bir şey olmadı değil mi?" Dedi. Ona anlamamış gibi baktım ve
"Ne gibi?" Dedim. ve Kolumu kurtardım. Umursamaz davranıyordum, çünkü dünü hatırlamak dahi istemiyordum!
"Yani ne biliyim. Genelde böyle aynı led çıkınca oğlanın odasına gidersin ve..." devamını getirmesin diye
"Tamam. Pekala! Sus! Öyle bir şey olmadı! Dün konuşmadık bile!" Dedim. Sinirliydim. Ayrıca üzerimi değiştiriyordum...
"O zaman neredeydin? Hemen gelip yatmıştın yatağa!" Dedi.
"Stella! Annem gibi beni denetlemeyi kes!" Dedim. Zilin çalma sesiyle, geç kalmıştık bile... Hemen aşağı indik ve kişisel kütüphanelerin arasından geçerken,
"Hey!" Dedi. Elimi çekip beni yere yapıştırırken...
"Şu Billy değil mi?" Kişisel kütüphanenin küçük camından içeriyi izlerken. Billy ve bir kaç oğlan daha.
"Billy nin elindeki dövmeye bak!" Dedi. Eline baktığımda bir çift kanat vardı. Tam baş parmağı ve işaret parmağının arasında... Saçları önüne dökülmüştü ve geniş omuzlu, kısa sarı saçlı bir oğlanla konuşuyordu...
Baş parmağındaki yüzüğü sanki bir yerlerde görmüştüm...
Kalın ve kırmızı olan yüzüğü...
Siyah ama, kırmızı çizgilerle kare oluşturmuş olan gömleği dünkü kaslarını ortaya çıkarıyordu...
Tanrım... Dün! Ne ani bir öpücüktü ve ne mantıksız bir yerdi... Sonra içimdeki ses, -ki içimde bir ses oluğunu yeni keşfediyordum-
Sen nere olsun isterdin?
Dedi. Seni arsız! Ona sanırım bir isim koymuştum bile... Billy...
Neden bu ismi ona koyduğumu bende bilmiyordum... Billy, konuşmaya devam etti,
Mesela yatak odası?
Sonra ani bir şekilde bağırdım... Neden bağırdığını ben bile bilmiyordum
"Kes sesini lanet olası ses!"
Billy hemen kafasını kaldırıp baktı ve Stella,
"Harika seni ahmak!" Dedi. Kolumdan çekilirdi ve koşmaya başladık...
Kolumu çekiştirirken beni adeta sürükledi. Yerdeki taşa ayağım takıldı ve çimene düştüm...
Stella benim kalkmamı bekledi ama, ben kalkana kadar Billy bize yetişmişti bile...
Stella koşarken, sendeledi. Sarışın, geniş omuzlu oğlan, Stella yı kollarından tuttu. Oğlan, sinsice gülümsedi. Billy, ben daha yerden kalkmadan kolumu iyice sıkarak tuttu. Tuttuğu yer neredeyse morarmıştı bile. Stella,"Bırak beni aptal herif!" Diye bağırdı. Oğlan, koca elini Stella nin ağzınıa koydu.
Diğer koca eliyle de, Stella nin ellerini kavradı. Billy, ellerimi bir birine kenetledi ve dudaklarını kulaklarıma uzattı,
"Amelia!" Diye fısıldadı. Sesi o kadar keskin geldiki kulağıma...
"Umarım konuştuklarımızı duymadın!" Diye fısıldadı. Stella,
"Bırak! Bırak! Iğh!" Diye inledi. Gözlerimi onun gözleriyle hızladım,
"Bir şey duymadım. Yemin ederim!" Diyebildim sadece...
Beni yere bıraktı ve yüzüm yere yapıştı. Ellerimle destek alıp arkamı döndüğümde, bana güldü. Sarışın oğlan da, Stella yı bıraktı ve o hiç yere düşmeden biraz yalpaladı. Sarışın oğlan, Billy nin omuzuna hafiften vurdu. ve ormana doğru ilerledi. Billy gülümsedi ve
"Bana sakın bulaşma!" Dedi. Sesi çok sertti. Sanki ilk günkü ergen sesinden eser kalmamıştı...
Stella, beni kaldırdı ve bir süre bana baktı. Billy, gözden kaybolunca,
"Elim morarmış olabilir... sen nasılsın?" Dedi. Sesi, endişeli çıkıyordu.
"İ-i- iyi- iyiyim." Dedim. Konuşamamıştım...
Kolumu tuttu ve beni okula doğru yönlendirdi. Aslında, şu an yapmak istediğim, peşinden gitmekti. Peşinden gidip ne yaptığını öğrenmek. Ne işler karıştırdığını...
Derse gelmeyecek miydi?
Derler hiç umrunda değildi galiba...
Bunu hala yapabilirdim. Ama, şu anda bedenim sözümü dinlemiyordu. Sınıfa geldiğimizde zaten derse çok geç kalmıştık. Mily, cam köşeden bana baktı. Öğretmene baktığımda ise, dersin matematik olduğu yeni aklıma geldi. Yerime geçerken, Stella nin yüzüne baktım, dudaklarından birşeyler mırıldanıyordu...
Orta, en ön sıraya geçti ve dersi dinledi. Matematik öğretmeniyle daha tanışmamıştık...
"Adınızı öğrenebilir miyim?" Dedi. Sert ve erkek sesiyle.
"Ben, Amelia Cameron. Fire&Cand dan geldim." Dedim. Biraz hamurdandı ve
"Bende, matematik öğretmenin Todd Savyear." Dedi. Dersi anlatmaya başladı, Mily hemen sorularını yağdırdı,
"Ne oldu? Bir sorun mu var? Yoksa o esmer sürtük seni boğmaya mı kalkıştı? Amelia?" Yüzüne tiksintiyle baktım, yüzüme o mavi gözlerini iyice açarak karşılık verdi. Zorla konuştum,
"Bir şey yok, Mily..." Dedim. Gözlerini kıstı ve "Bay Savyear, çok ciddi bir adamdır. Asıl ders ise bundan sonra başlıyor..." Dedi. Sonra yanıma yanaştı ve
"Marc ile sen..." gözlerimi devirdim. Fısıldayarak konuşuyordu.
"Yani ne biliyim. Belki bir elektrik ya da bir kıvılcım... ha?" Ona sinirli bir şekilde baktım ve kırmızı rujlu dudağını küçük 'o' şekinlde araladı ve derse döndü. Bay Savyear gözlüklü bir matematik öğretmeniydi ve o gözlüğün arkasında bıraktığı ela gözleri onun ciddiyetini bastırıyordu...
Stella, arkasına döndü ve bana bir kağıt attı. Tam o sırada, Bay Savyear arkasını döndü ama neyseki kağıdı görmedi...
Kağıdı açtığımda ise,
"Teneffüste o ormana giriyoruz! Sen gelmezsen bile ben gidiyorum!"
Yazmıştı.
Tanrım!
Bu kız macera düşkünü müydü?
Kafamla onayladım. Ama, yedi dakikalık teneffüs nasıl yeterdi ki, gidip gelmemize?
Teneffüs olana kadar, heyecandan midem bulanmıştı... Mily' e ise hiç bir şey demeye niyetim yoktu!
Şu an tek düşündüğüm, o kütüphanede ne konuştuklarıydı...
Neden bu kadar gizliydi?
Ben düşünmekten hiç bir şey duymamıştım... Ama belki, Stella duymuştu. Zaten öyle bir havası vardı...
Zil yine aynı cansızlığıyla çaldı...
Stella, bana kafasıyla kapının önüne gel işareti yaptı. Yanına gidecekken, Mily kolumu tuttu. "Hey! Nereye Amelia?" Dedi. O tatlı ve nazik sesi içimdeki rahatsızlığı arttırdı. Ona herşeyi söyleyecektim. Ama, şimdi değil! "Şey... Mily. Ben odamda bir şeyimi unutmuşum!" Dedim. Nasıl kıvıracaktım? "Neyini unuttun?" O tatlı ve mavi gözleriyle bakmaya devam etti. Gözlerini daha çok belertti ve ona karşı sadece,
"Şeyimi... aaa... Şeyimi." Evet Amelia neyini unuttun?
Tanrım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜLER OKULU
FantasyGerçeğin farkında olmayan bir genç kız ve bu kızın büyük güçlerinden haberi olmayan ölü bir oğlan. Oysaki onu yaşatacağı zaten bu kadar ortadayken hala ondan uzak durması... ve son iblis doğdu ve büyüdü bile... Bir ölüm avcısı ve bir ölüm meleği...