(Resimdeki Stella Brich;))
O anda aklımdan geçen tek şey...
Amelia, gel buraya!
Ama baba, ondan korkuyorum! Kanatları kocaman! Ve gagası çok sivri!
Amelia! O senden korkarken seninde ondan korkman hiç doğru değil!
Ama baba!-
Amelia... Bunu yapabilirsin...
"AMELİA!" bu çığlık. Stella! Billy nin bana doğru geldiğini unutmuştum. Stella, çalılıkların arasından beni tutmak için yeltelendi... Ama, Billy beni çoktan kollarıyla bedenine hapsetmişti bile...
Kendimi geri ittim, ama o kaslı kollarına karşı gelemiyordum. Yerdeki oğlan ayaklandı. Stella ya doğru koştu...
Stella, koşmaya çalıştı. Çocuk onun peşinden giderken, ben burada böylece dikiliyordum...
Daha güçlü ittim kendimi. Ellerim göğüslerine olabildiğince sert basıyordu...
Ama, bir çaresi yoktu.
"Bırak beni!" Zorla konuşmuştum.
"Neden?" Neden mi? Neden ha?
"Pislik herifin tekisin! ve ben pislik heriflerle takılmıyorum!" Dedim. Sinirli bir şekilde ve gözlerime baktığında, yeşil gözleri elaya dönüyordu...
"Pekala, pislik demek ha? Pislik... Marc'da bir pislik olmuyor mu?" Dedi. Sinirli ve keskin bir sesle...
"Onunla yatıp kalkan ben değildim!" Dedi. Gözlerimi kocaman açtım. Beni böyle mi görüyordu gerçekten?
"Onunla yatıp kalmadım! Ona dokunmadım bile! Şimdi bırak beni!" Dediğimde kendimi geriye savurdum. Nasıl oldu bilmiyorum, ama o ağaca uçarken ben sadece yere düşmüştüm...
Gözlerim kocaman açık kalmıştı. Duz olan açık kahve saçlarım birbirine dolanmıştı... kalbimde bir ağrı hissettim...
Basım çatlayacak kadar ağrıyordu.
Billy, kalkmaya çalışırken. Bana baktı ve dudaklarından kısık bir sesle kelimeler döktü
"Kaç! Yoksa seni öldürmek zorunda kalırım..."
Beynim bir kaç saniye bu cümleyi idrak etmeyi denedi. Ölüm! Kaç! Zorunda!
Kaç Amelia, kaç! Ayaklarım geriye doğru bir iki adım attı. Sorna arkamı döndüm ve okula doğru koşmaya çalıştım.
O kadar hızlı koşuyordum ki, sanki hayatımda hiç bu kadar hızlı koşmamıştım... ayaklarım durmak istemiyordu. Ruhum ise, bitkin düşmüştü.
Arakama baktığımda, peşimden kimse gelmiyordu... Stella, yoktu. Mily, yoktu.
Birtek ben... bu lanet olası ormanın ortasında bir tek ben vardım! Lanet olsun!
"Tanrım. Lütfen!" Diye Tanrı ya kısa bir dua etmiştim. Ama, ya beni izliyorsa...
Belkide şu an buradadır!
Tanrı beni korusun...
Her şeyden önce! Bir dakika... okul?
Okul yoktu. Görünürde yoktu. Ormanda tektim.
Bir an dudaklarımdan süzülen bir sıvı hissettim. Yerdeki toprağa damlayışını hissettim. Dudağıma dokunduğumda, sıvı elime garip bir his vermişti. Gözlerime elimi uzattığım da, kan! Kan! Hemen, elimi daha çok dudaklarıma sürdüm ve kan çeneme yayılmıştı işte...
Elime baktığımda elimde kan olmuştu. ve hala akmaya devam ediyordu...
Stella Brich
Koşuyordum. ve pislik herif peşimi hala bırakmamıştı...
Yokuş aşağı inerken, belimi kavradı ve beni kendine çekti. Kendimi bir hamleyle ittirdim... yokuştan yuvarlanmıştım. Pislik herif de tam arkamdan yuvarlandı.
Sert taşlar, belime değiyordu ve kafama bir taş çarpmıştı bile...
Yokuşun sonunda yüz üstü kaldım ve o pislikte tam üzerime sırt üstü düştü...
Gözlerimiz birbirine kenetlendiğinde,
"Vay... Şuna da bakın küçük canının güzel bir yüzü varmış." Dediğine, sıska gövdesini ittirdim.
"Benim yüzümden sanane?" Dediğimde, cansız dudaklarını, dudaklarıma uzattı ve
"Çok severim!" Dedi. Onu geri ittirirken o beni daha çok yerle arasına aldı ve tişörtünün yırtık bir bölgesi elime takıldı. Elim yanlışlıkla o bölgeden içeri girdi ve his... yumuşak bir his... bu kadar pislik, zibidi, aptal bir herifin bu kadar kaslı ve yumuşak bir teni olması ne kadar adaletliydi?
İlk defa bir erkeğe bu kadar yakındım... Genellikle BTS ı düşünürüm. Ama, sanki şu an elimi o vücutta gezdirmek istiyordum...
Bu ne kadar doğruydu?
Bütün elimi o boşluktan içeri girdirdim ve dokundum. Babamdan sonra ilk defa bir erkeğe bu kadar istekli dokunuyordum...
"Çok güzel!" Diye dudaklarımdan istemsiz ve büyüleyici bir şekilde döküldü bu lanet kelimeler...
Sonra gözlerimi yüzünde hizaladığımda, sırıtışını gördüm. Pislik herif hemen şımarmıştı...
Amelia! Evet, Amelia! Onu bulmalıydım...
"Çekil!" Diye ısrar ettim...
Üzerimden kalkarken yanağıma bir öpücük kondurdu. Pislik herif!
Ama, nedense ona çok kızamamıştım...
Arkamı dönüp ilerlediğim zaman,
"Hey! Nereye?" Diye seslendi. Umursamadım...
"Hey! Stella!" İsmimi söylemişti...
Ne güzel söylemişti öyle...
"Seni okula götürebilirim!" Dedi. Arkamı döndüm ve ona umutlu bir şekilde baktım...
Peki ya, Amelia?
Tanrım...
"Amelia yı bulmalıyım!" Diye bağırdım...
Yanıma ilerledi ve yavaşça koşup bana yetiştiğinde,
"Sana yardım ederim!" Dedi.
"Senden yarım isteyen yok!" Dediğimde. Göl kenarına yanaştım...
"Demek bana ihtiyacın yok..." Dedi. Ben ciddi bir şekilde ilerlemeye devam ediyordum...
"O zaman suyun içinde de bana ihtiyacın yok!" Dedi. Bu cümleyi anlayan kadar beni çoktan göle itmişti bile... Ama ben yüzme bilmiyordum ki!
"Ben!" Çırpınıyordum...
"Yüzme-" ağızma su dolmuştu...
"Bimiyor-" görüş açıma girmişti ve gülüyordu. Kahkaha atıyordu.
"Bilmiyorum!" Diye haykırdım. Sonra, hemen gülmeyi kesti ve görüntü kesildi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜLER OKULU
FantasyGerçeğin farkında olmayan bir genç kız ve bu kızın büyük güçlerinden haberi olmayan ölü bir oğlan. Oysaki onu yaşatacağı zaten bu kadar ortadayken hala ondan uzak durması... ve son iblis doğdu ve büyüdü bile... Bir ölüm avcısı ve bir ölüm meleği...