-10-

23 3 0
                                    

Bu yaptığın hiç hoşuma gitmedi. Bana daha çok alışman gerekiyordu. Kim olduğumu öğrendiğinde beni istemeyeceksin.

"Neden seni istemiyormuşum? Sonuçta sevgilim sayılırsın"

Hiç düşünmediğin birisi çıkacağım ve sen de beni istemeyeceksin. Her şey bitecek.

"Öyleyse kim olduğunu ben öğrenmeden önce bol bol vakit geçirmeye ne dersin yakışıklı?"

Yakışıklı değilim.

"Öylesin"

Hayır.

"Öyle olduğunu biliyorum. Doğru söyle, Yekta Hoca mı daha yakışıklı sen mi?"

Neden şu adamı her işe sokup duruyorsun. Her anımda o adam var.

"Çünkü o adam cidden yakışıklı anladın mı? Ben de ona göre seni değerlendirmeye çalışıyorum"

Yekta yakışıklı falan değil.

"Pekala, öyle diyorsan"

Öyle diyorum ve seni seviyorum.

***

Bugün onu bulmak için ilk günümdü ve açıkçası oldukça heyecanlıydım. Yekta Hocadan yardım istemeyi düşünüyordum bu konuda ama o da ne kadar yardımcı olabilirdi bilmiyorum. Şöyle de bir ihtimal vardı ki, fakülteye gelmemiş olabilirdi. Eğer gelmemişse hiç şansım kalmıyordu. Umarım gelmiştir diye geçirdim içimden. Onun gelmesine ve onun kim olduğunu öğrenmeye ihtiyacım vardı. 

Yekta Hocanın bu tarafa doğru geldiğini gördüğümde sakince yanına ilerledim ve selam verdim. Bana içten bir şekilde gülümsedi ve göz kırptı. Bu adamı seviyorum.

"Ee hanımefendi, daha iyi misin bakalım?" dediğinde mahcup bir şekilde Yekta Hocaya baktım. Dikişlerim patladıktan sonra ne olmuştu onu bile bilmiyordum. Gerçekten Y bende akıl bırakmıyordu.

"Siz benden sonra nasıl çıktınız evden?"

"Arkadaşın ya da sevgilin bilmiyorum, artık her kimse bana tabakları mutfağa taşırken düştüğünü ve dikişlerini patlattığını söyledi. Zaten senin çığlık atmanla birlikte yanına geliyordum ama ortalıkta görünmüyordun, ben de endişelendiğim için odana çıktım. Sen uyurken o da saçlarını okşuyordu ve elinin üzerini öpüp duruyordu. Elini hiç bırakmadı. Ben geldiğimde bile bırakmadı, sadece yerinden kalkıp biraz bana yaklaştı ve dikişlerinin patladığını söyledi. Ben de sizi yalnız bıraktım. Aslında seni aradım ama telefonunu açmadın. Hastanede olabileceğini düşünüp daha fazla rahatsız etmek istemedim"

Gerçekten fazla garipti. Bir dakika, sonuçta Yekta Hoca onu görmüştü değil mi? Yani bana kim olduğunu söyleyebilirdi. Heyecanla saçımı geriye attım ve umut dolu gözlerle Yekta Hocaya baktım.

"O kimdi?"

"Tanımıyorum"

"Yakışıklı mıydı? Ya da gözleri ne renkti? Saçları ne renkti? Boyu kaç gibiydi?"

"Gözleri yeşildi, saçları kahverengi, boyuna çok bakmadım ama 1.85 ya da daha uzun gibiydi. Fena değildi"

"Şöyle sorsam, kendinizi yakışıklı buluyor musunuz?"

"Hayır"

"İlk olarak bence kendiniz haksızlık ediyorsunuz ve ikinci olarak da teşekkür ederim" dedim ve Yekta Hocaya sarıldım. Göz rengini zaten biliyordum ama emin olmak en iyisiydi. Boyunu da tahmin ediyor gibiydim ve tahminlerim doğru çıkmıştı. Saçlarının kahverengi olduğunu söyleyen Yekta Hoca sayesinde bir ipucu daha da kazanmıştım.

"Sanki onu tanımıyormuş gibi konuştun"

"Çünkü yüzünü benden gizliyor ve ben de onu bulmaya çalışıyorum. Onu görürseniz bana kim olduğunu söyler misiniz? Aynı fakültedeyiz"

"Söylerim tabii. Adını biliyor musun?"

"Bana kendini Y diye tanıttı. Bunun dışında hiçbir şey bilmiyorum. Onu gerçekten bulmam gerekiyor"

"Pekala, dert etme buluruz elbet"

***

Birkaç kişiyi kenara çekip kol ve boyunlarına bakmıştım. Hiçbirinde bir şey yoktu. Şimdi ise bir şüpheli daha geliyordu. Evet Gece, hadi kızım görelim marifetlerini.

"Bir gelebilir misin acaba?" dememle bana doğru dünden razı bir şekilde gelirken, Y'nin bu kişi olmadığını çoktan anlamıştım. "Ya da gelme vazgeçtim" dememle suratını asıp arkasını döndü ve arkadaşlarının yanına gitti.

Hızla yanıma gelen Defne'yi gördüğüm gibi gülümsedim. Çok konuşuyordu ama çok tatlı kızdı. Çok sevdiğim söylenemezdi ama evet, hoştu.

"Bebek, her zamanki gibi mükemmel görünüyorsun"

"Teşekkür ederim"

"Yemin ederim, erkek olsam gözlerimi senden alamam. Şu güzelliğine, şu fiziğine bak. Manken gibisin, diğer kızlar senin gibi olmak için neler neler yapıyor. Neyse ne, ben bir şey duydum o yüzden geldim senin yanına. Şuradaki beyaz çardakta oturan çocuk var ya"

"Eee"

"Senden bahsedip duruyormuş, hatta adını bana sordu"

"Söylemedim de"

"Manyak mısın tabii ki söylemedim ama selamını getirdim. Sana selamı var"

"Dalga mı geçiyorsun?"

"Hayır"

"Benim hakkımda ne söylemiş?"

"Genellikle bel altı şeyler ama güzel kız fal-" 

Defne daha sözünü bitiremeden çıkan kargaşayla olduğumuz yerden fırladık ve herkesin toplandığı çardağın yanına gittik. Yekta Hocanın siyah kazağını görmemle birlikte önümdeki herkesi itekleyerek yanına gittim. Benden bahseden o çocuğu fena halde dövüyordu. Bu yaptığı yüzünden mesleğinden bile olabilirdi. Umarım bunun yeteri kadar iyi bir sebebi vardır.

Yekta Hocanın kolundan tutarak durdurmaya çalıştım ama hiçbir şekilde durmuyordu. En son tatlı dille ikna etmeye çalışmıştım ama bana bağırıp ittirmişti. 

***

Günün nasıl geçti ay ışığım?

"Kötü desem?"

Neden?

"Yekta Hoca bir tane çocuğu acayip dövdü. Öyle böyle değil. Ne olacak diye düşünmekten kendimi alamıyorum"

Neden dövmüş peki?

"Keşke ben de bilsem. Bugün o kadar aradım seni ama hiç bulamadım"

Dikkatli bakmıyorsun, şimdiye kadar bulman gerekirdi.

"Anlamıyorum. Benim yakın erkek arkadaşım falan da yok ki. Yakın olmasa da erkek arkadaşım çok yok onlar da değil zaten. Biri mavi gözlü, bir kaç tanesi yeşil ama seninle alakaları yok, diğerleri de kahverengi gözlü"

Bir ipucu daha ister misin?

"Neden olmasın?"

Göz rengim değişkendir. Burada herhangi bir şey beni rahatsız etmediği, etkilemediği ya da bende farklı şeyler hissettirmediği için yeşil kalıyor. Normalde göz rengim yeşil evet, ama belki de güneşte mavi oluyordur. Bilemeyiz.

"Bence hangi renk olduğunu söylersin"

Asla.

Üzdü...

***

Yekta
Yekta
Yekta
Yekta
Yekta

Benim adım Yekta, Ay ışığım

Gördüğüm rüyayla birlikte yerimden fırladığımda durdum ve düşündüm. Kitap olayında da böyle olmuştu ve ben bu sayede Y'nin vampir olduğunu öğrenmiştim. 

Ne yani? Y, Yekta Hoca mıydı?

SARI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin