-11-

30 2 0
                                    

"Hocam iyi de getirilen ödevin en az 35 sayfa olması gerektiğini defalarca kere söylemiştiniz, bence çok da alttan almayın"

"İyi de kimse 35 sayfa yazmamış ki"

"Doğru kimse 35 sayfa yazmadı ama ben 42 yazdım"

"Nasıl yapabiliyorsun anlamıyorum doğrusu. Çok yeteneklisin, gerçekten çok yeteneklisin. Şunlara bak adam max 30 sayfa yazmış bırakmış. Bir de altına not koymuş salak herif. Hala öğrenemedi herhalde, resmi dosya yerine geçiyor bu. Lisede sanıyor kendini"

"Evet, biraz sakin olsanız? Ben şey yapıyım, ada çayı falan getiriyim"

"Kuşburnuna ne dersin?"

"Bayılırım derim" dedim ve kantinden iki tane kuşburnu çayı aldıktan sonra geri döndüm. Çayları masaya bırakırken Yekta Hocanın boğazlı kazağı dikkatimi çekti. Gerçekten güzel bir kazaktı.

"Kazağı nereden aldınız Hocam?"

"Bilmiyorum ki, bakabilirsin istersen" dediğinde gülümsedim ve sabah düzenlemem için verdiği dosyaları düzenlemek için Yekta Hocanın sağına oturdum.

Dosyaların birkaçını halletmiştim, tekrar bir dosyayı elime alacağım sırada sınıfın tiki kızlarından Ecem geldi ve cilveli bir şekilde Yekta Hocanın yanına oturdu.

"Hocam, şey diyecektim ben... kazağınız çok güzel, izniniz olursa... hangi markaya ait olduğuna bakabilir miyim, lütfen" dedi. Sorun bunları söylemesinde değil, ağzını yaya yaya ve cilveli bir şekilde söylemesiydi. Ben tam bakamazsın demek için ağzımı açıyordum ki, Yekta Hoca beni büyük bir şaşkınlığa uğrattı.

"Tabii bakabilirsin"

Ecem yavaş bir şekilde kazağın sol tarafını indirdi ve kazağı biraz fazla açarak markasına baktı. Tam geri kapatıyorken, gözü hocanın boynuna takılı kaldı ve işaret parmağıyla boynundaki bir noktanın üzerinden geçti. Bir kere, iki kere değil, defalarca geçti. İyice inceledi, ne vardı bu kadar incelenecek anlayamamıştım. Yekta Hoca bir terslik olduğunu anlayıp Ecem'in ne yaptığına baktığında, anlamış gibi hızla boynunu kapattı ve Ecem'e yapmacık bir şekilde gülümsedi.

"Ecem yerine geçebilirsin. Markayı öğrendiğine göre"

Ecem şoka girmiş bir şekilde Yekta Hocayı izliyordu, bense ne oluyor lan burada bakışlarımı bir Ecem'in, bir de Yekta Hocanın üstünde gezdiriyordum. Yekta Hoca bana döndüğünde ben de ona bakıyordum. İkimiz de sessizce birbirimize bakıyorduk ve hiçbir şey söylemiyorduk.

"Neden beni öldürecekmiş gibi bakıyorsun bana?" dediğinde ilk olarak ne demek istediğini anlamadım.

"Anlamadım?"

"Gece, bana öyle sinirli sinirli bakmayı keser misin? Neyin var?" dediğinde aklıma tekrar Ecem'in hareketler geldiğinde sinirle yerimden kalktım ve sınıftan çıktım. Arkamdan gelen Yekta Hocanın sesini duyabiliyordum. Nedenini bilmediğim bir şekilde çok sinirlenmiştim. Her aklıma geldiğinde etrafı kıracak kadar sinirleniyordum ancak bir şey yapmıyordum. Yavaşa yaram acımaya başladığında durdum ve üzerimdeki sweati kaldırıp dikişlerime baktım, yine zorlamıştım. Keşke dün gece ondan öpmesini isteseydim. O zaman daha iyi bir duruma gelirdi.

Yekta Hoca bana yetişip yanımda durdu ve elini omzuma koyduktan sonra derin bir nefes verdi ve yarama baktı.

"İki dakika yerinde duramıyorsun, kaç kere daha patlatmak istiyorsun bu dikişleri? Ne kadar tehlikeli olduğunun farkındasın değil mi? Bugünden sonra dikişlerin iyileşene kadar gelmeni istemiyorum" dediğinde aklıma gelen ilk şey hala onu bulamamış olmamdı.

SARI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin