"Beni deli etme! Hemen banyoya giriyorsun Louis William Tomlinson!" Diye bağırıp yatağın altından çıkartmaya çalıştım.
"Hayır! Senin önünde soyunmam ben!" Diye bağırıp yatağa vurdu.
"Lanet olsun Jay neden gittin ki!" Diye sızlanıp ayağa kalktım. Louis hepsinin ağzının payını verip kölesi gibi kullandığı için çocuklar (Jay de dahil) adeta kaçarcasına evden gitmişlerdi. Giderlerken iyi şanslar dilemeyi unutmamışlardı.
Kesinlikle çocukları çok severdim. Louisi de severdim hemde çok. Fakat çocuk Louisin daha tatlı olacağını beklerken adeta şeytan olması beklediğimin ötesindeydi.
"Louis hemen çıkmazsan tüm gece boyunca sana sebze yediririm." Diye tehdit edip ayaklandım.
"Bunu bana yapamazsın!" Diye bağırıp sızlandı.
Kollarımı göğsümde birleştirip bilmişce gülümsedim.
"Inan bana. Yaparım." Dedim. Bir süre sessizlik olsa da sonunda sürünerek yatağın altından çıktı. Üstünü silkeleyip yanıma geldi. Sinirli bir şekilde bana bakıyordu ve sinirli hali acayip tatlıydı.
"Ben neden annemle kalmıyorum. Sen kimsin annemin yeni kocası mı?" Wow hayır. Kesinlikle hayır.
"Hayır, ee ben senin arkadaşınım. Ev arkadaşı." Diye açıklamaya çalıştım. Çocuğa tutupta gelecekteki kocanım desem kim bilir nasıl tepki verirdi. Hem Louisin 5 yaşında gay olduğunu da sanmıyordum.
"Ah bu çok havalı! Istediğim saatte uyuyabiliyorum değil mi?" Diye sordu yerinde duramıyor gibiydi. Başımı sallayıp onayladım.
"Ama önce banyo yapman gerekiyor." Diye uyarınca yanaklarını şişirip kollarını göğsünde birleştirdi.
"Peki." Deyip benden önde banyoya doğru yürümeye başladı.
Peşinden banyoya girmeden önce ona uyabilecek elbiseler aradım ama pek bulabildiğim söylenemezdi. Makinede küçülmüş olan bir kaç kıyafetim olduğunu hatırlayıp dolabımı karıştırdım. Bir short ve tshirt bulabildiğime sevinip banyoya gittim.
"Hala çıkarmadın mı üstünü?" Diye sorup kıyafetleri dolabın üzerine koyduktan sonra havlu ve bornoz çıkarmaya başladım.
Bornozu çıkardıktan sonda küvete gidip sıcak su ile doldurmaya başladım.
Yeteri kadar su dolduğundan emin olduğumda köpük ve ördekleri atıp Louise döndüm. 27 yaşında ördekleri sevdiğini biliyordum, çocuk halinin de seveceğinden emindim.
Louis ördekleri görünce gözleri ışıldadı ve hemen suya girdi. Ördeğin anahtar kelime olduğunu bilseydim, bir saat ikna edeceğime önceden söylerdim...
Louis su da oynarken telefonumdan son girdiğim makalelere bakmaya devam ettim. Hiç birinde ama hiç birinde durduk yere küçülen bir insanla ilgili bir şey yazmıyordu.
Kesinlikle aklımı kaçırıyor olmalıydım. Evet, evet. En son şarkı sözü yazıyordum ve uyuyakalmıştım ve bir şekilde bu saçma rüyanın içine sıkışmıştım.
Doğrusu böyle olmalıydı... Fakat o zaman çoktan uyanmam gerekmez miydi? Telefonu cebime atıp sadece önümdekiyle uğraşmaya karar verdim. Rüya veya değil şuanlık önceliğim küçük Louisti.
Banyo bittiğinde havluyla kurularken Louis uyukluyor, düşmemek içinde bana yaslanıyordu.
"Hadi seni uyutalım."
Saçını okşayıp kucağıma aldım. Başını omzuma koymuş bir şekilde uyuklarken mırıldanmaya devam ediyordu.
Yatağına koyarken kısık gözlerle bana baktı.
"Benimle uyur musun?" Diye sorduğunda hafifçe gülümsedim.
Minik eliyle beni çekiştirince yatağa hemen yanına uzandım. Üzerini iyice örtüp kapanan gözlerine baktım.
"Iyi geceler Harre"
"Iyi geceler Louis." Diye karşılık verip saçlarını düzelttim.
O derin uykuya hafif horultular eşliğinde dalarken, uyanınca her şeyin eski haline dönmesini umarak gözlerimi yumdum.