Niall bulabildiğince dondurmayı Louisin önüne dizmiş onu şımartmaya çalışıyordu. Louis ise hangi dondurmadan başlayacağını bilemediği için hepsinden kaşıklıyordu.
"Louis bize yardım edecek misin?"
Louis çikolatalı dondurmayı ağzına götürüp bulaştırdıktan sonra bana dönüp peçete ile ağzını silmemi bekledi. Her kaşıktan sonra ağzını sildirip tekrar batırıyordu. Ağzını sildikten sonra Niall'a baktı.
"Başında bir yerde 'Yüce' olcaktı."
"Yüce Louis Hazretleri Tomlinson." Diye uzatıp yalakalık yapmaya başladı Niall. Henüz beş yaşındaydı ama kölesiymişiz gibi davranıyordu.
"Ne yartımı istiyon?" Diye sordu bu sefer Louis.
"Yardım." Diye düzeltince kaşlarını çatıp bana baktı.
"Marullar konuşamaz." Uyarıp Nialla döndü. Niall işi daha fazla batırmamam için bana kaş göz yapsa da umursamadım.
Kendi başımıza da bir fikir bulabilirdik ama Niall'a göre en zekimiz Louisti ve bunda bir fikir bulup bizi kurtarabilecek tek kişiydi ve beş yaşında olması bile Niall'ın görüşünü değiştirmiyordu.
"Yüce Louis hazretleri. Bizim bir şekilde bir yere gitmememiz gerekli ama bahane bulamıyoruz. " diye açıklamaya çalıştı. Louis çilekli dondurmadan yiyip peçeteye silindi.
"Hasta olduğunuzu söyle."
"Benim dediğimi diyor işte bir işe yaramaz Niall." Niall tekrar kaşlarını çatıp bana baksa da bir şey demedi.
"Aslında bir arkadaşımız yok ve onun hasta olduğunu söylersek hasta olup olmadığını görmeye geleceklerdir."
"Ama arkadaşınız burada olmadığı için hasta rolü yapamaz." Deyip hmladı louis. Bunu bile düşünmüş olması beni şaşırtsa da Niall umutlanmaya başlamıştı.
"O zaman burada olan biri hasta rolü yapsın ve onun yokluğu anlaşılmasın"
Louisin verdiği tavsiye ile Niall sevinip hemen ayaklandı ve Louis'i öpmeye başladı.
"Biliyordum en zekimiz sensin."
Sonra Niall bana bakıp haklılığını kanıtlamak istercesine kaşlarını oynatmaya başladı. Yine de onu övmek için hiç bir şey söylemedim.
"Pekala kim hasta rolü yapacak?" Konuyu değiştirdiğimde ikisinin de gözleri bana dönmüştü.
Hadi ama... her şeyi bana yüklüyorlardı.
"Hayır..." diye yakındım.
Çok geçmeden Simon'a hasta olduğum söylenmiş hatta hasta olduğuma inanılsın diye makyaj bile yapmışlardı. Tabi evde makyaj malzemesi olmadığı için Niall ve Louis yüzüme un sürmüş, burnun kızarsın diye de buzdolabından aldıkları buzları burnuma tutmuşlardı ve burnum donuyordu.
"Bence t shirtüne de buz atmalıyız. Terlediğini göstermek için." Diye fikir attı ortaya Niall.
"Hayır donarım sakın." Uyarıp battaniyeyi üzerime çektim.
"Amaç o zaten" louis üzerime çıkıp tüm buz küplerini t shirtümden içeri döktü. Çığlık atıp kalkmak istesem de izin vermemişlerdi.
Ben donarken kapı çalmıştı bile. Niall koşarak kapıya gittiğinde Louisde saklanmak için diğer koltuğun arkasına girdi.
Simon güneş gözlükleriyle, Colgate reklamlarına maskot olacak beyaz dişleriyle gülümseyerek içeriye girdi. Yaz kış olsa da üzerinden eksilmeyen t shirtü de unutmamak lazım.
"Harry bu sıcakta nasıl hastalandın?" Dedi gülerek. Gözlerimi devirip üşümemden dolayı olan titrememi iyice arttırdım.
"Simon kasımdayız."
"Yine de sıcak öyle değil mi?" Genişçe sırıtıp karşımda ki koltuğa oturdu.
"Louis nerede? Sizi ayrı görmek çok garip."
Ben bir şey bulamayınca Nialla baktım.
Başını kaşıyıp birden kahkaha atmaya başladı.
"Kabız olmuş lavabodan bir türlü çıkamadı." Niall'ın yalanına gülmemek için yanağımın içini ısırdım. O sırada koltuğun arkasından tekme yememizle sustuk...
"Pekala..." dedi ve şüpheyle beni süzdü Simon.
"Ve sende hastasın demek." Başımla onaylayınca un'un birazı döküldü ama burnumu çeker gibi yaptım.
Simon bana yaklaşınca tekrar burnumu çekme ihtiyacı hissettim ve burnuma gelen un ile hapşurmamı engelleyemedim.
Yüzümdeki un bulut şeklinde Simonun gözlüklerine ve saçına bulaşınca Niallın konuştuğunu duydum.
"Işte şimdi sıçtık."
Simon gözlüklerini çıkartıp unu silerken omuzumdan düşen buz parçasına bakıyordu.
"Bu akşam o konsere çıkılacak bu kadar." Dedikten sonra evden çıkıp gitmişti.
"Çok salaksınız" diyip koltuğun tepesine oturdu Louis.
Bottomlinson mu Toplinson mu olduğunu söylemeyerek sizi delirteceğim ehsshwjwmw