∴Final∴

584 60 79
                                    

"Kafayı mı yedin Jungkook? Rüyada gördüğün adama aşık olunur mu?"

Arabayı biraz daha iterek bir sonraki rafın önünde durdum ve rafa ait kitapları teker teker seçip yerlerine yerleştirmeye koyulurken "Sessiz ol hyung." diye uyardım onu, kütüphanede olduğumuzu hatırlatmak ister gibi. "Ayrıca olamayacağıma dair bir kanun olduğunu sanmıyorum."

"Elbette öyle bir kanun yok ama bu ömrünün sonuna kadar sap kalacaksın demek." Kitapları yerleştirmeyi bitirdikten sonra doğrularak hyungumun karşısına geçtim ve kollarımı göğsümde bağladım.

"Nereden biliyorsun? Belki biz o kazayı geçirip hafızamızı kaybetmeden önce bu adam benim sevgilimdi ve gördüklerim de bilinç altımda kalanların yansımasıydı." Jimin hyung çenesini şüpheyle kaşıdı ve "Mantıklı aslında." diye fısıldayarak karşılık verdi. "Peki o zaman bu sevgilin neden seni o kazadan sonra arayıp sormadı? Ya da en azından annen falan da mı bilmiyordu bir sevgilin olduğunu?"

İtmek için tekrar arabanın arkasına geçerken omuz silktim. "Ne olursa olsun, o yüzü sadece rüyamda görüyorum ve her seferinde kalbim onu tanıyormuş gibi çarpmaya başlıyor. Sadece bir rüya da olsa sanki kaderimdeki kişi oymuş gibi hissettiriyor."

Beklemediğim bir anda Jimin hyungtan güçlü bir kahkaha koptuğunda telaşla ağzını kapattım ve bize dönüp sessiz olmamızı ister gibi hiştleyen kişilere özür diler gibi baktım. Ardından elimi çekip susan hyungumun omzuna vurdum. "Sessiz ol demedim mi ben sana?"

"Sen az önce bana mı vurdun? Hyunga el kalkmaz, taş olursan görürsün sen." Göz devirerek işime dönecektim ki Jimin hyung beni çalıştırmamakta kararlıymış gibi konuşmaya devam etti. "Ayrıca sen ne zamandan beri bu kader işleriyle ilgileniyorsun da benim haberim yok?"

Yüzüne karşı bıkkın bıkkın ofladıktan sonra "Senin özel dersin yok muydu ya? Hocanın yanına gitsene sen, hadi." diye başımdan kovmaya çalıştım.

"Hocam buluşma yerini burada ayarladığı için yanındayım zaten. Geldiğinde mesaj atacak." Kurtuluşum olmadığını anladığımda pes ederek işime odaklanmaya ve onu görmezden gelmeye karar verdim. Elime toparladığım kitapları sırasıyla olması gerektiği raflara yerleştirirken Jimin hyung "Diyelim ki karşılaştın bu hayali aşkınla, o zaman ne yapacaksın?" dedi ciddi bir ifadeyle.

İşimi yapmaya devam ederken sıradan bir şekilde "Tanışmaya çalışırım." diye cevapladım sorusunu. "Konuşur ve beni tanıyıp tanımadığını öğrenmek için ağzını ararım." Bunu söylerken o kadar özgüvenliydim ki bir an kendim bile inanmıştım. Hadi ama, ne kadar utangaç olduğumu en iyi ben biliyordum...

"O zaman sana imkansız aşkınla mutluluklar, ben gidiyorum." El sallayarak onu gönderdikten sonra bir türlü dikkatimi veremediğim işime döndüm. Ama gördüğüm rüyalar aklımdan çıkmak bilmediği için bu denemem her defasında başarısız oluyordu.

"Hadi ama Jungkook, bunu düşünmeyi geceye bırakabilirsin. Gece, uyumadan önce bol bol zamanın var. Şimdi işine bak." Kendi kendimi azarlarken arabadan bir kitap aldım ve bir süre dalgın dalgın kitabın kapağına ve ismine baktım.

"Paralel Evrenler Teorisi"

İlgimi çeken bir konu değildi, kendimi bildim bileli olmamıştı fakat kitabın kapağından gözlerimi bir türlü alamıyordum.

Başımı iki yana salladım ve kitabı önümde duran raftaki boşluğa yerleştirerek tekrar arkamı döndüm. Ama döner dönmez nefesimi kesen o tanıdık yüzle karşılaşmam bir oldu.

Hemen burnumun dibinde, yukarıda kalan bir rafa uzanıp istediği kitabı almaya çalışan adamın bakışları bana doğru kaymıştı. Bedenlerimiz neredeyse birbirine değecek kadar yakındı ve bu adam benim imkansız aşkımdan başkası değildi.

Kalbim heyecanla hızlanırken aramızdaki küçük kıvılcım, kitabı alıp çekilmesiyle kaybolmuştu. Ben ağzımı açamadan uzaklaşmak için arkasını dönmüştü ki adımları birden durdu, olduğu yerde tekrar bedenini bana çevirdi.

"Pardon, bu birine mi ait?" Kitabın arasında duran kağıt parçasını şaşkınlıkla bana uzattığında kendime gelerek kağıdı elime aldım. Ardından nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle "Şey, adınızı öğrenebilir miyim?" diye atıldım. Şaşkınlıkla bana baktı. Ardından yüzünde ufak bir tebessüm oluştu.

"Hoseok." Heyecanla elimi ona doğru uzattım ve "Ben de Jungkook." dedim. Uzattığım elimi sıktı.

"Tanıştığımıza memnun oldum, Jungkook." İsmim bir kez daha o tanıdık sesle dile geldiğinde emin olmuştum.

Bu adam, benim aşık olduğum kişiydi.

"Eğer sahibi gelirse, yani kağıdın, ona geri vereceğimden emin olabilirsiniz." Elimdeki kağıdı kaldırarak gösterdiğimde "Teşekkürler." diye fısıldadı ve gülümseyerek ekledi. "Tekrar görüşmek dileğiyle."

Yavaşça yanımdan uzaklaşırken tek yapabildiğim arkasından izlemek, gerçekten tekrar görüşebilmeyi ummak olmuştu.

Sonunda gittiğinden emin olduğumda ve yaşadığım şok az öncekine göre biraz daha etkisini kaybettiğinde merakla elimdeki kağıda baktım. Üzerinde güzel bir el yazısıyla yazılmış bir cümle vardı.

"Her son, yeni bir başlangıçtır..."

∴∵∴

Impossible Love'ın da sonuna gelmiş bulunuyoruz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Impossible Love'ın da sonuna gelmiş bulunuyoruz. Hikaye bitti ama aslında onların hikayeleri yeni başlıyor :))

Umarım kitabı okurken eğlenmişsinizdir ve bölümler sizi finale kadar soluksuz sürüklemeyi başarmıştır.

Kitap çok ilgi görmedi ama ben yine de HopeKook'a yeni bir şeyler katmayı başardığımı düşünüyorum. Bu kitabı sonuna kadar getirebildiğim için mutluyum.

Başka textinglerde görüşmek dileğiyle, kendinize her daim iyi bakın~

-Bunny 🐰

Impossible Love≒HopeKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin