Beş

257 30 19
                                    


*

Birçok insana göre, dünya büyük bir yerdir ve istediğin her yeri kendine ev edinebilirsin. Kendini rahat hissettiğin birinin yanı yuvandır , bir park veya ailenin yanı da. Ben bunların hiçbirine sahip değildim. Ailemle kavga ettiğimden beri, kendimi hiçbir yerde rahat hissetmiyordum. Herhangi bir parkta gece geçirecek kadar cesaretim yoktu. Ve şuan yanında kalacağım bir ailemde yoktu. Yani tüm çıkış yollarım kapalıydı.

''Duru! Yarım saat oldu, çık şu banyodan. Altıma işeyeceğim." Ozan'ın banyo kapısının ardından gelen sesini duyunca derin bir nefes aldım. Bağırırken bile berrak çıkan sesi beni gülümsetmişti. Dört gündür Ozan'ın evinde kalıyordum. Bu dört günün iki gecesinde yatağa uyur halde, Ozan'ın kucağında taşınmıştım. Sebebi, kusana kadar içmemdi. Her gece, onun gibi olan yaklaşık on arkadaşlarıyla buluşuyor, farklı bir bara gidiyor ve içiyorduk. Benim dışımda diğerli damardan veya toz halde uyuşturucu kullanıyordu. Ben sadece bir kez yine Ozan'la bardayken sigaranın içinde alarak kabul etmiştim. Sonrasındaysa sızmıştım ve ertesi günü Sıla'yla kavga etmiştim. Bu dört gün boyunca Sıla'yla tek bir telefon konuşması bile yapmamıştık. Elimi musluğun altına son bir kez daha getirdim. Suyu avuclarıma doldurup, yüzüme çarptım. "Çıkıyorum!" Ozan kadar berrak olmayan sesimle cevap verdim. Kapıyı açtıktan sonra karşımda kıvranan Ozan'ı görünce kahkaha atmaya başladım.Ben kahkaha atarken o yüzüme sinirle bakıyordu.

"İki saattir içeride ne halt ediyordun ya da deliğe mi düştün bilmiyorum ama şu kahkahayı kes!'' Sözlerinin ardından beni omuzuyla ittirip banyoya girdi. Kapı yüzüme sertçe kapanırken gülmeye devam ediyordum.

Karnımdan gelen gurultura daha fazla dayanamacağımı anladıktan sonra mutfağa inmeye karar verdim. Uzun merdivenlerden inerken bir kez daha evin ne kadar büyük olduğunu düşündüm. Ozan'ın evi şimdiye kadar gördüğüm en büyük evlerden biriydi. Ailemin evi bile bunun yanında üzüm tanesi kadar kalırdı.

Sonunda mutfağa varabildiğimde yiyecek ne bulabilirim diye dolabın kapağını açtım. Kahvaltı yapmak hiç bana göre bir eylem olmamıştı. O yüzden, hep aparatiflerle idare etmiştim. Karnımı ovuşturmaya devam ederken bir yandan da bön bön dolaba bakıyordum.

"Ne o, dolaba mı aşık oldun? Ah, gerçekten şıpsevdi olmalısın.'' Kafamı sesin geldiği yere çevirdiğimde Ozan'ın kapının pervazına yaslanmış bir şekilde beni izlediğini gördüm. Küçük bir çocuk gibi dudağımı sarkıttım. "Acıktım da. Ne yiyebilirim diye bakıyordum." dedim.

"Ben birşey istemiyorum. Sen ne yiyeceksen çabuk ol. Sonra bahçeye gelirsin." Kelimeleri hızlıca sıraladıktan sonra dediği gibi bahçeye ilerledi. Peynir tabağına uzanıp aldıktan sonra, kapağı kapattım. Sandviç hazırladıktan sonra, yiye yiye bahçeye ilerledim.

''Kilo alırsan işe yaramazsın." Bahçeye varır varmaz yine Ozan'ın cümlesiyle karşılaştım. "Ne işi?''

"Süsleme yapacağız. Akşama parti var." Bunu söyledikten sonra göz kırpmış olmasıyla transa geçmeye hazırlanıyordum ki cümleyi aklımda tekrar tarttım. Parti vardı ha? Belki de beraber yaşamamızı falan kutlardık. Yine gerçekleşmeyek hayaller kuracağımı fark edince, sandvicimden bir ısırık daha alıp konuşmaya karar verdim. "Neyi kutluyoruz?"

Ozan telefonundan kafasını kaldırmadan cevap verdi; "Parti yapmak için bir sebebe ihtiyacim yok. Ben Ozan Tekin'im. Ben çağırırım, insanlar gelir." Ozan'ın büyük aşkı egosunun buralarda olduğunu kurduğu cümle sağolsun anlamıştım.

Haklıydı. O mükemmel Ozan Tekin'di. Söylediklerini sorgusuz yapardın. Ya da sorgusuz kısmını sadece ben yapıyorum. Sadece başımı sallayarak cevap verdim. Daha sonra sandvicimle yaşadığım aşka geri döndüm.

Saçlarımı son kez ellerimle düzeltip, aynada son kez kendime baktım. Pembe röfleli siyah saçlarım ve siyah elbisemle "Ben Ozan'ın takıldığı o kızım!'' diye bağırdığımı düşündüm. Muhtemelen az sonra aşağıda yüz tane kadar Barbie olacaktı.Onlarınki gibi -boya da olsa- sarı saçlarım, mavi gözlerim ya da biçimli bir vücudum olmadığından, aralarından rahatça fark edileceğime kalıbımı basarım.

Bahçeye indiğimde ortamın ne kadar değiştiğine baktım. Ozan ve iki arkadaşıyla yaklaşık üç saatte bu atmosferi hazırlamıştık. Havuzun yanında ki küçük masalar, kenarlarda ki koltuklar , süsler, içkiler,müzik, balonlar.. Hepsi bir uyum içindeydi. Masalarda içkilerini yudumlarken sohbet edenler, havuza girenler -ah,bunlar baştan sarhoş olanlar grubu- , koltukta oturanlar.. Koltuk kısmının iyi olduğunu düşünmüyorum.Bu tür manzaralar bana hep iğrenç gelmiştir. Yüzümü buruşturup kafamı yiyeceklerin olduğu masaya çevirdim. Azra ve Çağan'ı görünce, yalnız olmaktansa onların yanına gidebilirim diye düşündüm.

''Selam!'' dedim, en içten çıkan sesimle.Daha sonra elimi kanepelere uzatım bir tanesini ağzıma attım. ''Selam. Birileri aç sanırım?'' dedi Azra. Başımı sallayıp bir kaç kanepe daha yedim. Çağan etrafı izlerken birden ağzının yuvarlak bir şekil aldığını gördüm. Baktığı yere kafamı çevirdiğimde Ozan'ın bir kızla dans ettiğini gördüm. Ben yumruğumu sıkarken,birinin elini omuzumda hissettim. Sonrada ensemden gelen bir ses. ''Bu tür şeyler hep olur. Hevesini alıp bırakacaktır.'' Ses, Azra'nın sesiydi. Çoğu zaman gıcık olduğunu düşünsemde, aslında çok kötü bir kız olmadığını biliyordum. Çağanla bir yıldır sevgili olduklarını ve defalarca ayrıldıklarını da biliyordum.

''Hey! Ah, Duru da burada. Harika görünüyorsun!'' Sesin geldiği tarafa kafamı çevirdim. Gelen Murat'tı. Murat, Ozan'ın arkadaşlarından birisiydi. Şimdiye kadar çok samimi değildik. Ancak, Ozan'da kaldığım dört gün boyunca gittiğimiz barlarda o da vardı. ''Selam!'' dedim, yine samimi çıkarmaya çalıştığım bir sesle.

''Güzel olmuşsun. Tarzını beğeniyorum.'' dedi Murat ve ardından göz kırptı. ''Oturalım mı biraz?'' dedi Çağan.Azra ve ben başımızla onaylayınca Ozan'ın bulunduğu koltukların yanına gittik. Koltuklar, havuzun hemen yanındaydı. Gece olduğu için hava biraz soğuktu ve suyun soğukluğu da vuruyordu. Ama üşünecek derecede soğuk değildi.

Yaklaşık bir saat boyunca gülüşüp, muhabbet ettik. En sonunda Ozan'ın sesini yine duydum.''Bugün içmiyor musun?'' dedi eliyle sigaraları gösterirken. ''Aslında, sanırım alacağım.'' dedim.

Parti başlayalı yaklaşık dört saat olmuştu ve biz iki saattir bu koltukta oturup saçma sapan gülüyorduk. Sigara içtiğimden beri daha çok acıkmıştım. Yedikçe başım dönüyordu ve daha çok titriyordum. Titredikçe daha çok sigara içiyordum. Resmen bir döngünün içine girmiştim. Önceden bir sigaradan sonra daha fazla içme isteğinde bulunmuyordum. Şimdi ise, bir, iki, üç derken saatlerimi buna harcıyordum. Oturmaktan ayaklarımın uyuştuğunu hissettim. ''Şey ben yürümek istiyorum.'' dedim ayağa kalkarken. Kelimelerimin arasında kesik kesik gülerken kendimi aptal gibi hissediyordum. Havuza doğru bir adım attıktan sonra kalp atışlarımın daha da hızlandığını hissettim.''Yürümeden önce tuvalete gitsem iyi olacak sanırım.'' dedim.

Adımlarımı atmaya çalışırken etraftan gelen kahkahalar, beynimde boş bir mağaradaymışız da, yankılanıyormuş gibi hissettiriyordu. Müziğin yüksek sesi başımı daha çok ağrıtırken, bir anda artık ayaklarımın üstünde olmadığımı fark ettim. Daha fazla üşürken gözlerimi zar zor açmaya çalıştım. Havuza düştüğümü anlayınca yukarıya yüzmeye çalıştım. Yüzeye vardığımda Ozan'ların bana gülerek baktığını gördüm. Dayanamayıp kahkaha attığımda konuşmaya çalıştım. ''Bak işte bu iyi geldi.'' dedim.

''Havuzun içine bir tuvalet yaptırdığını bilmiyordum Ozan.'' dedi Murat kahkasının arasında.

*

YAPRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin