On altı

90 3 2
                                    

Bir ses düşünün; tüm sesleri sessizliğe mahkum eden, ardından da kulakları sağır eden çığlıkları duyuran...

Başımı ayaklarımda hissettiğim ağırlığa bakmak için eğdiğimde, boğazımı yırtarak gelen çığlığa engel olamadım. Bir kaç saniye öncesine kadar karşımda sapasağlam duran Kaan, şuan ayaklarımın dibinde, bacağından akan kanla acı içinde kıvranıyordu.

Ve karşımdaki üç cüsseli, siyah giyimli adamlar..

Adamdan birisi elinde tuttuğu silahla bana bakarken, diğer ikisi de silahlarını bana doğrulttu.

Tehlike üç hecesine bölünmüş karşımda duruyordu. Başımı tekrar eğip, Kaan'ın kanayan bacağına baktım. Sonra da buradan kaçabileceğim bir yer bulmak için gözlerimle etrafı taradım.

''Sakın!'' dedi az önce Kaan'ı vurduğunu düşündüğüm adam, ''Sakın kıpırdayayım deme.''

Ters psikoloji dediklerini en iyi yapan örnek kesinlikle bendim. Bana bir şey söylerseniz, tam tersini yapmama hazır olun. Ani gelen adrenalinle depoya girdiğim kapıya koşmaya başladım.

''Farecik kaçıyor.'' dedi yine aynı adam.

Kapıya henüz varamamışken, adamlardan birisi sertçe kapıyı kapattı. Bu seferde aksi yönde koşmaya başladım.

''Yaramazlık yapan kızlar cezalarını çekerler.'' diye konuştu aynı adam. Ve aniden yere yapıştım. Gerçekten yapıştım. Adam bana çelme takmıştı. Dönüp 'Çocuk musun sen?' diye bağırmak istesemde, yapmadım. Korkuyla dolu düşüncelerim buna izin vermedi. Ya da kaba bir deyimle; yemedi.

''Kaldırın şunu!''

Adamın emriyle diğer iki kişi kollarımdan ve bacaklarımdan beni kaldırdılar.

''Bırakın beni!'' Bu sefer bağırma sırası bendeydi. Adamlar bileklerimi daha sıkı tutunca çığlığı bastım.

''Bıraksanıza ya!'' Çırpınıyordum ama nafile.

''Dediğini yapın.'' dedi emirleri veren adam. İki ayı elini benden çekince yine ve yine yere yapıştım. Sırtımdaki her kemiğin acısı hissetmiştim. Bir de kalçamın acısı var tabi..

''Şerefsiz!'' Bu Kaan'ın sesiydi.

Adam kahkaha attı. Pis sırıtmasıyla ve yavaş ritimde alkışıyka, Kaan'ın yanına ilerledi.

''Bak, bak, bak..'' Kaan'ın baş ucunda durdu ve alkışına son verdi.

''Bırakın kızı!'' dedi Kaan.

Adam tekrar sırıttı, ''Ne o? Kahraman mı olmak istiyorsun?''

''Basın gidin buradan. Ya da kızı bırakın.'' Acı çektiği sesinden belli oluyordu. Yüz ifadesini de unutmamam gerek.

Adam, Kaan'ın karnına tekme atınca, Kaan daha çok kıvrıldı. ''Görende masum sanacak.'' dedi ve bir tekme attı.

''Ben gelmeden önce kıza ne yapacaktın bilmiyor muyum?'' bir tekme daha.

''Lavuk!'' dedi adam ve az önce kurşunu sıktığı bacağına da bir tekme attı. Kaan acı içinde bağırdı.

''Gebertin şu iti!'' Adam bu sefer resmen kükremişti.

Gözlerim şaşkınlıkla açılınca düşünmeye başladım. Gerçekten öldürecekler miydi? Bunu yaparlar mıydı? Bu adamlar kimdi? Benden, bizden ne istiyorlardı?

Tek bildiğim bir şey vardı; bir kaç saat içinde kesinlikle komaya girebilirdim. Açlık koması. Ama yemek için değil. Artık bu normal bir şeymiş gibi geliyordu.

YAPRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin