On beş

92 5 4
                                    


"Tut!"

Umut'un attığı anahtarı havada kapmaya çalıştım. "Bu ne?"

"Arabanın anahtarları işte. Git arabada beni bekle.''

Onu başımla onaylarken bir yandan aklımdan yaptığımız planı tekrar ediyordum. Umut, Çağan'larla benim tedavim hakkında konuşmak istiyormuş gibi odadan çıkacaktı. O, dikkati kendine çekerken ben de hastaneden kaçacaktım. Sonra Umut, gitmesi gerektiğini söyleyecekti ve aşağıda buluşacaktık. 

''Ben çıkıyorum.'' Umut kapıyı arkasından kapattı.

Planda olduğu gibi yaklaşık beş dakika bekledim. Yavaşça kapıya yaklaşıp dışarıdaki sesleri dinledim. Etrafta birisi olmadığından emin olunca dışarıya çıktım. Umut başarmıştı. Etrafta ne Çağan vardı, ne Azra, ne Sıla ne de Ozan'ın annesi..

Koridorda hızlıca yürürken arkamdan bir ses duydum. ''Hanımefendi!'' İşte şimdi yandım. 

Kaçarsam dikkatleri daha çok üstüme çekerdim. Konuşmalıydım. En azından bir bahane bulabilirdim. Sağ topuğumun üstünde sesin geldiği yere döndüm. ''Bana mı seslendiniz?'' 

Hemşire dikkatlice bana baktı. Bu, beni muayene eden hemşireydi. 

Bana doğru bir kaç küçük adım attı. ''Sizin odanızda olmanız gerekmiyor muydu?'' dedi şüpheci bir tavırla. 

Düşün Duru, düşün..

''Evet, gerekiyor.''

''O zaman koridorda gezme sebebinizi sorabilir miyim?'' Güzel soru. Hadi cevap bul..

''Odamda bir tuvalet yok.'' Evet! İşte bu olurdu. Tuvalet bir kaçış sebebi olmak için yeterince uygundu.

''Ama tuvaletler bu tarafta.'' dedi sağ eliyle arkasını işaret ederken.

Hadi ama..

Yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirdim. '''Ah, karıştırmışım.'' dedim. Hemşire bana pek inanmış gibi görünmüyordu. 

Hemşirenin gösterdiği yere doğru adım attım. ''Yorgunluktan olsa gerek. Bilirsiniz, kesikler, su yutma, uzun süre baygın kalma falan..'' Konuştukça batırıyordum sanırım.

''Her neyse,bir kaç saat daha fazla ayakta kalmasanız iyi olur.'' 

Teşekkür edip tekrar önüme dönüyordum ki, yine konuştu. ''Hanımefendi!''

Gözlerimi kapatıp üçe kadar saydım. ''Evet?''

''Tuvaletler..'' dedi ve yine eliyle koridorun arka kısmını işaret etti. ''Yanlış yöne gidiyorsunuz. Yine.'' Son kelimeyi bastırarak söylemişti.

Omuz silktim. ''Yorgunluk işte.''

Hızlıca hemşirenin gösterdiği yöne doğru yürüdüm. Sonuçta orada da bir çıkış vardır. 

Sonunda başka kimseye yakalanmadan aşağıya inebilmiştim. Hastanenin kapısından çıkarken bedenime çarpan soğuk rüzgarın etkisiyle titredim. Ceketimin fermuarını kapattım ve kapşonumu taktım. Zihnimde Umut'un arabasını canlandırmaya çalışıyordum. Hastanenin bahçesinden çıktım ve karşımda duran beyaz BMW 'yi görünce koşarak ilerledim.

Arabanın kapısını açtım ve hızlıca arka koltuğa geçtim.

Sıla saf değildi. Umut'un uyduracağı yalana inanmayabilirdi ve arkasından gelebilirdi. Ya da Umut aşağıya inmeden, o benim odama girebilirdi, beni göremezdi ve Umut'u takip edebilirdi. Bu yüzden koltuğun önünde cenin pozisyonunu alarak bir kaç dakika bekledim. Sonra kapının açılma sesini duydum.

YAPRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin