Duygular.
On altı yıl boyunca daima uzak durdum onlardan. Ne zaman bana değecek olsalar belimi büküp kaçtım, geceleri beni içine çektiklerinde elimi ısıra ısıra ağladım ve her pençelerine düştüğümde bir hayatı parçaladım. Pençesine düştüğüm duygunun adı hep acıydı, hiç güzel bir his beni sarmadı. Ta ki beni arayan bir adam bana renklerimi geri verene dek.
Yanağımı onun sarı saçlarının üzerine yaslayıp ayaklarımı sallamaya devam ettim. Sanki küçük bir bebekmiş de, ben onun annesiymişim gibi beklemiştim ağlayışının durmasını ve daha yeni durmuştu gözyaşları. İlk defa böyle bir duygu hissediyordum. İlk defa bir duygunun beni parçaladığını, parçalarımı birbirine kaynattığını hissediyordum ve bu, inanılmayacak kadar garip bir şeydi.
"O gece bile bu kadar ağlamamıştım," diye mırıldandı gülerek ve burnunu çekti. "Hayatın bana benim hayatımdan daha fazla dokunuyor."
Bu söylediği öyle çok dokundu ki bana, gözlerimi indirip ayaklarımı izlemeye başladığımda burnumun direği yerinden çıkacakmış gibi sızlıyordu. Yutkunup önce yanağımı onun saçlarından, sonra da kollarımı gövdesinden ayırdım ve yavaşça ayaklandım. Elinin tersiyle kıpkırmızı olan gözlerini ovuşturmaya başladığında, elimi ona doğru uzattım. Ona uzattığım elimi tutup ayaklandı.
Yağmur yağmaya başlamıştı. Bana nerede olduğumu soran anneme eve gelmek üzere olduğumu yazıp yürümeye devam ettim. Ben yağmuru seviyordum, görünen o ki o da seviyordu ama yağmur bir süre sonra öyle şiddetli bir hâl aldı ki artık tenimize vuruşu bile acı veriyor olmuştu.
Bileğimi tuttu, beni kendine doğru çekti. Bol ceketini açıp kafamı kolunun altına gelecek şekilde beni altına sığdırdı ve kollarını bana dolayarak donan bedenimi sıcacık yaptı.
Öyle güzel bir andı ki, tam şu an ölebilirdik.
🌺
"Nerelerdeydin be Menekşe?" diye sordu Aybars saçma sapan dansının arasından. Gözlerimi, yanıma oturan Menekşe'den alıp ona doğru döndürdüm.
"Onur'laydım," dedi Menekşe ama moralinin yerlerde olduğunu yüzüne baktığım an anlamıştım. Duygularını gizlemeyi başaran bir tip değildi.
"Neyin var lan senin?" diye sordum kaşlarımı çatarak.
Durdu, o an Aybars da durdu, yavaşça bize doğru meyletti ve ilgili gözlerle Menekşe'nin yüzüne bakmaya başladı. Menekşe gözlerini ellerinden çekemiyordu ve dizleri titriyordu, bunu fark ettiğimde kaşlarım biraz daha çatıldı.
"Onur..." dedi ve gözlerini ellerinden kaldırarak ve Aybars'ın yüzüne baktı. Tam gözlerinin içine. "Beni aldatıyormuş."
Aralarındaki garip ve son derece yoğun olan bakışmayı izlerken, aldığım bu haberle ağzım bir karış açıldı ama ne Aybars ne de Menekşe tek bir tepki dahi vermemişti. Aslına bakılırsa şu anda ortaya atılıp, ben demiştim ya lan sana, amına koyduğumun avokadosu! diye bağırmak istiyordum ama sessiz kalıp yerime sinmekle yetindim.
Menekşe ellerini kaldırdı, Aybars'ın ellerini tuttu ve o an gözünden bir damla düşüp dolgun dudaklarının arasında durdu. Parmaklarını onun parmaklarına geçirirken, "Bana neden söylemedin?" diye sordu. "Menekşe'yi tenine kazıyacağını bilseydim, üzerini çizmene izin vermezdim."
Çatık kaşlarım gevşerken, gözlerim Aybars'ın elmacık kemiğindeki dövmeyi buldu; buğulu bir çiçek vardı ve üzerine siyah bir çarpı işareti çizilmişti.
Ağzım açık hâlde, şoklar içinde onları izlemeye devam ederken ne diyebilirdim bilmiyordum.
Aybars büyük ellerini Menekşe'nin ellerinden kurtarmaya çalışsa da, güçlü avuçlarına rağmen bu hareketi öyle güçsüzdü ki Menekşe'nin onun ellerini yeniden avuçlaması zor olmadı. Aybars'ın dili tutulmuş gibiydi, tek kelime edemiyordu. O an, kantin sırasının yanında duran Barlas dikkatimi çekti. Çenesiyle Menekşe ve Aybars'ı gösterip gülümsedi.
Bunu o mu yapmıştı?
Gülümsedim. Ardından gülüşüm yüzümde büyüdü, artık geçmiş çok gerimdeydi ve ben mutluydum. Umutluydum. Yanımda duran insanlar vardı. Beni ayakta tutan insanlar...
Hey sen, kimsin bilmiyorum ama ağlıyorsan, karşındaki psikoloğa bir şeyler anlatmaya çalışıyorsan, anlattıkça anlaşılamıyorsan, anlaşılamadıkça da ölüyorsan bil ki her şeyin tek tedavisi buymuş. Aldığın nefesi kıymete bindiren insanlar... Onları bul ve avucundaki antidepresanları çöpe at. Ben küçük bir adamın, kalbime enjekte ettiği on birinci antidepresanda iyileştim.
🌺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırmızı nilüfer
Cerita Pendek•kısa hikâye, tamamlandı "Neden böylesin?" diye sordu telefonun diğer ucundaki ses. Boğazıma oturan yumruya engel olamadım o an. "Ne sanıyorsun, sustuklarının kelimelerini katlettiğini falan mı? Ya da olmak zorunda olduğun kişinin gerçekte olduğun k...