Multi media: JiKookZilin çalmasına 5dk kala hoca bizi serbest bıraktı. Bir an önce zilin çalmasını istiyordum. Heyecandan ölebilirdim. Bir kaç saat sonra Jimin evime gelecekti resmen. Bu düşünce karnımdaki kelebeklerin varlığını hatırlattı.
Zil çalınca hemen çantamı omuzuna asıp sınıftan çıktım. Ve merdivenlerin başında Min Hee'yi beklemeye başladım. Min Hee bugün evine-amcasının evine- gidecekti. Çok sevgili! kuzeninin doğum günüymüş. Ve sevgili! Yengesine yardım edecekmiş. Yoksa bugün beni asla yalnız bırakmazdı.
Min Hee de sınıfından çıkınca birlikte çıkışa doğru ilerlemeye başladık. Min Hee "kanka biliyorsun. Bugün Jung Hyun'un doğum günü olmasa seni yalnız bırakmazdım ama yengemi biliyorsun." dedi. Bunu sorun ettiğimi mi düşünüyordu, cidden? "Biliyorum, biliyorum kanka. Bugün 1000. Defa söyledin." dedim. "Olsun." dedi. Derin bir nefes alıp sesli bir şekilde dışarı verdim.
Dong Hyun- Min Hee'nin kuzeni- yine Min Hee'yi almaya gelmişti. O ailede sevdiğim 2. kişi. -1.si Min Hee- Çok iyi bir abi gerçekten.
Min Hee'yle vedalaştıktan sonra durağa gidip otobüs beklemeye başladım. Otobüs bir kaç saniye içinde gelince binip boş bir yere oturdum. Yol boyunca BTS dinlemiştim. Jimin sayesinde o gruba ilgi duymaya başlamıştım. Ama genelde MVlerde gözlerim Jimin'i arıyor. Şarkı dinlerken ise Jimin'in söylediği kısımlara dikkat ediyordum.
Otobüs eve yaklaşınca düğmeye basıp indim. Evin kapısını açıp doğruca odama ilerledim. Çantamı çalışma masasının yanına bırakıp üzerime rahat bir şeyler geçirdim. Saçlarımı tepeden salaş bir topuz yapıp aşağı indim.Şimdi sıra Jimin'e Türk sofrası hazırlamaktaydı. Bildiğim yemekleri düşündüm bir süre. Anana sana minnettarım. Bana iyi ki yemek yapmayı öğretmişsin.
15dklik bir düşünce selinin ardından sonunda menüye karar verdim. Patlıcan kebabı, çoban salata, çorba ve tatlı olarakta Sütlaç yapmaya karar verdim. Bide Kore usulü bir kaç aperatif yaptım mı tamamdır. (arkadaşlar ana yemek, arasıcak vs. Şeylerden anlamadığım için ayrıntıya girmiyorum.) gerekli malzemeleri çıkartıp tezgahın üzerini yerleştirdim. Ve düşünvelrimi hayata geçirmeye başladım.
Bir buçuk saatin ardından artık her şey hazırdı. Patlıcan kebabınıda (islim kebabı) fırından aldıktan sonra artık hazırlana bilirdim.
Elif hayla gelmemişti. Sınıf arkadaşı Hee so'yla ortak bir ödev için çalışıyorlarmış. Ona Jimin'le konuşmamızı anlatrığımda tepkileri: çığlık atmak, oha, çüş, bayılmaya yaklaşmak... Olmuştu.
Ödevini elinden geldiğince erken bitirip eve geleme çalışacağını falan söyledi. Yani her ne kadar Jimin'in iyi biri olduğunu düşünsemde yeterince tanımadığım bir erkekle evde baş başa olmak çokta doğru gelmiyor.
Düşüncelerimden sıyrılıp odama gittim. Daha hazırlanmam gerekiyordu. Kıyafet dolabımın karşısına geçip giysilerime göz gezdirdim. Harika bide şimdi ne giyeceğime karar verme derdi vardı.
Sıradan olmamalıydı. Ama aynı zamanda rahat olmalıydı. Sonuçta evdeydik yani. Ne giycem ya ben? Acaba başka bi güne falan mı aldırtsam. Geberi...
Hala gebermedim. Çünkü sonunda ne giyeceğimi buldum. Hemen mürekkep mavisi diz üstü kabarık eteğimi, (galiba tütü diyorlar. Her neyse umrumda değil.) siyah salaş tişörtümü aldım. Üstümdeki ıvır zıvırdan kurtulup swçtiğim kıyafetleri üstüme geçirmeye başladım. Giyindikten sonra aynanın karşısına geçip kendime bakmaya başladım.