Filmlerdeki toplantı odalarındasın. Upuzun tahta bir masanın bir ucunda sen diğer ucunda Nick Fury oturuyor. Dirsekleri masaya yaslı ve çenesi ellerinin üstünde duruyor. Yutkunuyorsun. Karşında bir otorite sembolü duruyor. Tehlikeli olduğuna inanırsa senin ölüm emrini verebilecek biri. Gerçi ölüp ölmeyeceğini bilmiyorsun. Bıçak yaran hiçbir tedavi görmemesine rağmen karın pürüzsüz. Bunu beyaz bir ışıltıya bürünmeyen tişörtünden anlayabiliyorsun. Gözlerini eline çevirip tırnaklarınla uğraşıyorsun. Çıkardığın ses seni biraz da olsa rahatlatıyor. İkinizde konuşmuyorsunuz ve sen ağzını ilk açan olmayacağına eminsin.
Konuşmak eskisi gibi bir alışkanlık olmaktan çok uzak.
Neyseki Nick Fury seni bu zor durumdan çekip çıkarıyor. Elindeki bilgisayarı sana çeviriyor. Eskiden olsa bu kadar uzaktan görebileceğini düşünmesi seni güldürürdü ama şimdi işler değişti. Birkaç kez göz çırpıyorsun ve gözün tıpkı bir kamera merceği gibi görüntüyü yaklaştırıyor. Sessiz sakin bir New York sabahına benziyor. Sonra gökyüzünde bir karaltı beliriyor. Bir kuş olabilir diye düşünüyorsun ama karaltı git gide yaklaşıyor ve bunun kuş olmadığını, sen olduğunu fark ediyorsun. Kırmızı bir arabanın üstüne düşüyorsun ve insanlar canhıraş kaçmaya başlıyorlar. Arabalar kalabalığa zarar vermemek için kaza yapıyorlar. Polisler geliyor. Sen uyanıyorsun. Etrafa bakınıyor ve gülmeye başlıyorsun. Şu an izleyince ne kadar anormal davrandığını görüyorsun. Polise uzanmaya çalışıyorsun ve o da sana silah doğrultuyor. Kafa karışıklığın gözlerine yansıyor.
Gözlerin yeşil.
Ama bunu önemli olmayanlar listene atıyorsun. Etrafına bakıyorsun ve arabayı halat ettiğini görüyorsun. Omuzların çöküyor ve rahatlıyorsun ama korkunun gözlerine yerleşmesi fazla vakit almıyor. Gözlerini gökdelene çeviriyorsun. Sonra insanlara. Sanki bir şeyler duyuyormuş gibi kulaklarını kapatıp bağırmaya başlıyorsun. Diz çöküyorsun. Boğazını tırmalıyorsun. Yerde yararlanıyorsun. Kafanı yerden yere vuruyorsun. Uluyorsun. Yere yumruk atıyorsun ve asfalt çatlıyor.
Sonra dizlerinin üstüne kalkıp çığlık atıyorsun. Bazı insanlar yere yığılıyor.Olayları tarafsız bir şekilde izleyince ne kadar korkunç olduğunu düşünüyorsun. Delirmiş, zıvanadan çıkmış gibisin. SHIELD'ın seni hapsetmek istemesine şaşırmıyorsun. Fury bunun gelişinin ilk günü olduğunu söylüyor. En az elli insanı yaralandığından bahsetiyor. Gerek kulak kanamasından gerek gökdelen camlarının isabetlerinden.
Halkın yaptığı bir gösteriyi izliyorsun. Senden nefret ediyorlar ve onlar için adeta bir düşman konumundasın. Pankartlarındaki hoş olmayan sözleri okuyorsun. Hakkında yapılan haberleri, üretilen teorileri izliyorsun.
Sadece basit bir öğrenci olduğun zamanları hatırlıyor musun? Kimsenin seni tanımadığı ama kin de gütmediği o zamanları.
Sonra Nick sana mucize dediğin şeyin aslında bir tedbir olduğunu söylüyor. Salıverilme emrinin çıkmasının tek sebebi aslında bu sayede hiçbir zaman tamamen salıverilmemen.
Dünyanın en güçlü ekipleriyle kalacağını öğrendiğin o anı hatırlıyorsun. Ve şimdi de onların aslında zıvanadan çıkmana bir önlem olsun diye seninle kaldığını öğreniyorsun. Kalmalarının tek sebebi günün birinde dünyayı yok edecek olursan seni durdurmakmış.
Nick bu fikrin Tony'den çıktığını söylüyor ve olayı biraz anlamaya başlıyorsun. Eğer bir işin içinde Tony varsa bambaşka sebepleri olduğuna emin olabiliyorsun. Ya gerçekten kötü zamanlarında seni durdurmak istiyor ya sadece seni incelemek istiyor ya da sadece bir bombayla aynı evde kalmak istiyor. Onun Bruce ile çalıştığı zamanları hatırlıyorsun. Onu yeşil canavara dönüştürmek istediği zamanları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maden (Bir Marvel Kurgusu)
FanfictionSabahın köründe ve gerçek olmadığı(!) söylenen şu Marvel Dünyası'nda uyanıyorsun. Müthiş bir baş ağrın var ve seni sen yapan tüm özellikleri yitirdin. Ah, en önemlisini söylemeyi unuttum. Dünyanın en güçlü süper kahramanı oldun ve evrenin geleceğ...