1.0

643 75 5
                                    

Yatakta dönüp duruyorsun ama uyku sana bir türlü uğramıyor.

   Sırtüstü yatıp kafanı kollarının üstüne koyuyorsun ve tavanı izliyorsun. Sesler duyuyorsun ama bunlar rahatsız edici değiller. Birkaç cırcır böceği, bir baykuş ve adını bilmediğin birkaç kuş daha. Rüzgarı ve ağaçların hışırtısı duyabiliyorsun ama üşümüyorsun. Yorgun hissetmiyorsun ya da aç. Neredeyse tüm gün boyunca bir şey yemedin hatta en son yemek yiyeli günler geçmesine rağmen midenden en ufak bir gurultu bile duyulmuyor. Garip bir şekilde susamıyorsun.

Bir insanın üç gün su içmeden yaşayamayacağını biliyorsun ama ne zaman su içtiğini hatırlamıyorsun.

Bu korkunç mu?

Acıkmıyorsun, susamıyorsun, yorulmuyorsun, üşümüyor, terlemiyorsun.

İnsan değilsin ya da öylesin.

İnsan kavramını düşünüyorsun. İki kol, iki bacak olamazdı insan çünkü bacaksız ve kolsuz doğan insanları biliyordun. Bunun hastalık diye adlandırılması umrunda değil. İki göz bir burun olması da mantıksız geliyor çünkü eskiden üç gözlü iki burunlu insanların yaşadığının kanıtlarını gördün.

O zaman insan nasıl insan olurdu?

Beyinsiz yaşayan insanları biliyorsun. Hayır, böyle diyerek aptalları kastetmiyorsun beyin ölümü gerçekleşmesine rağmen yaşayabilen insanları kastediyorsun.

O zaman kalp gerek diyorsun. Kimin kalbi giderse o ölüdür diyorsun. 

  Ama kalbinin atmadığını hatırlıyorsun.

  Elini hafifçe boynuna götürüp hafifte olsa ufak bir nabız hissetmek istiyorsun ama kalbin hâlâ sessizliğini koruyor.

  Yaşadıklarını düşünüyorsun. Nasıl korkuyla uyandığını, her şeyin acı verici geldiğini ve şimdi burada, deli gibi hayran olduğun kahramanlarla bir aradayken kalbinin nasıl sessiz kaldığını...

  Kaç gün geçmişti?

  Bir mi? Yoksa iki mi?

  Bilmiyorsun ama sanki yaşadığın her saniye yıllara bedelmiş gibi geliyor.

  Ne yapacağın düşünüyorsun. Geri dönmeli misin? Geride hiçbir şeyin olmadığını hatırlıyorsun. Ailen... her neyse.

  Peki ne yapacaksın?

  Yavaşça yatakta sola doğru dönüp dizlerini kendine çekiyorsun. Annen olsaydı ne yapacağını bilirdi. O ne zaman ne yapılması gerektiğini her zaman bilirdi.

  Ama yok.

  Bu evrende de yok. O evrende de.

  Bu acı gerçek karnına saplanıyor ve daha da küçülmene sebep oluyor. Kendini küçük bir çocuk gibi hissediyorsun. Özgüvenin, egon, zekan seni böyle zamanlarda terk ediyor. Tam onlar ihtiyaç duyduğun anlarda.

  Dizlerini o kadar çekiyorsun ki seni biraz küçültseler yeniden anne karnına sığabilirsin.

  Gözlerin perdesi uçuşan cama kayıyor. Yıldızları her zamanki gibi merak ediyorsun ama her zamanki gibi yataktan çıkmaya korkuyorsun.

  Kendine yataktan dışarı çıkamayacağını söylüyorsun ama seni içten içe yiyen bir merak var.

  Kendine bunun çok saçma olduğunu söylüyorsun, ikisi arasında hiçbir farkın olamayacağını.

  Ama kendini pencereye doğru yürürken buluyorsun. Perdeyi yavaşça avcında toplayıp yırtmaktan korkarcasına çekiyorsun.

  Ve rüzgar seni hedef alıyor.

Maden (Bir Marvel Kurgusu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin