Hell'i düşünmeye çalışıyorsun. Odin geçen sefer onun için gitmemiş miydi? Yoksa halletmesi gereken başka bir çocuğu daha mı vardı?
Sen daha tüm ihtimalleri değerlendirmeden hızlı reflekslerin aşağıda bir hareket seziyor ve bunun o olduğundan emin oluyorsun. Yıldırımla beraber yüksek bir gökdelenin tepesine iniyorsun ve bunun Stark'ın binası olduğunu görüyorsun.
Stark binası sana Yenilmezler'i hatırlatıyor. Onlara kısa sevgi mesajları gönderiyorsun ve onlarla daha fazla zaman geçirmen gerektiğini hatırlıyorsun. Sonuçta süper kahraman da olsan hâlâ deli gibi onlara hayransın ve siz galiba arkadaşsınız. Valentina'nın çalıştığı kafeye gidebilirsiniz. Tabii kendi kurabiyelerinizi getirmen gerekirdi. Ne kadar büyük bir miden olduğunu düşünecek olursan bir kamyonu dükkanının önüne çekmen gerekebilir. Ya da Thor'un alacağı pizzaları bozulmadan saklamanın bir yolunu bulabilirsen ama hayır, onları evi olmayan insanlarla vermek konusunda kararlısın.
Bu arada Adreanna'yı yakalamış sayılırsın. Seni selamlamak için duracağını düşünüyorsun ama galiba o kadar yakın değilsiniz. Omuz silkip etrafa bakıyorsun. Karanlıkta parlayan neon lambalar, koşan ayak sesleri, rüzgardan ötürü sapan yağmur taneleri... bunların hepsi büyüleyici.
Dünya çok güzel.
Andreanna bunu düşünmeni bekliyormuş gibi ani bir hareketle dönüyor ve sende bunun belaya doğru yol almak olduğunu biliyorsun.
Sonu bilmene rağmen, hep iyiler kazanır, heyecanlanmanı engelleyemiyorsun. Bir yanın Hell'i diğer yanın daha önce hiç tanımadığın biri olmasını bekliyor ama büyük ihtimalle Hell olacağını biliyorsun çünkü o Ölülerin Tanrıçası ve yanında da başka bir Tanrıça var.
Eğer güçler inanılmaz derecede dengesizse dört beş tane daha süper kahraman gerektiğini biliyorsun ve eğer tuhaf biçimde ortaya çıkmadılarsa bu onlara gerek olmadığını gösterirdi ki bu da kötü karakterin Hell olma ihtimalini arttırıyor.
Andreanna bir gökdelene tırmanıyor ve yükseklik korkunun doğmasından korkuyorsun.
En güzel savaş orada olacaksa bunu kaçırmaman gerektiğini biliyorsun. Camlarda kendinizi göremiyorsun. Andreanna lacivert camları hafifçe koyulaştırıyor ama sen sadece yağmur damlalarını yukarı doğru savuruyorsun.
Fury büyük ihtimalle şu gizli güvenlik kameralarından birinden bu olayı izlediğini tahmin ediyorsun ama onun herhangi bir şey göndermemesini istiyorsun. Helikopter ya da süper kahramanlar şu an sadece eğreti durur.
Zirveye çıktığınızda fırtınanın asıl büyüğünün burada yaşandığını fark ediyorsun. Rüzgar çatıdaki uydu antenini koparacak kadar sert esiyor ve anten maddeleşmemiş formunun içinden geçerek aşağı düşüyor. Fury ile yaptığın konuşmayı hatırlıyorsun ve anteni geri savuruyorsun. Süper kötü kendini belli etmeden etrafa bakınman gerektiğini biliyorsun. Trafik kazası yapmak üzere olan arabaları tutuyorsun, kayan insanları yakalıyorsun, uçan şemsiyelere uzanıp onların mistik bir güçmüş gibi sahiplerine geri iade ediyorsun.
Bunları yaptığın için iyi olman gerektiğini düşünüyorsun ama aynı zamanda fırtınayı başlatan da sensin.
İyi ve kötü. İyi ve kötü. İyi ve...
Çatı katını hatırlayıp hızla geri dönmeye çalışıyorsun. Belki de her şeyi kaçırmış sayılmazsın, ha?
Savaşın çoktan başladığını görüyorsun ama şükürler olsun ki henüz dışarıda kimse ölmemiş ya da yaralanmamış. Onları düşünerek çatı katını bir kubbe içine alıyorsun ve dışarıdaki kötü havayı yavaşça düzenliyorsun. Ayaklarınızın altından ince bir zar geçirip gürültülerinizin diğerlerine ulaşmamasını garantiye alıyorsun. Tabii kuşlar kubbeye çarpıp boyunları kırmasınlar diye buranın etrafında bir tribülans varmış gibi görünmesini sağlıyorsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maden (Bir Marvel Kurgusu)
FanfictionSabahın köründe ve gerçek olmadığı(!) söylenen şu Marvel Dünyası'nda uyanıyorsun. Müthiş bir baş ağrın var ve seni sen yapan tüm özellikleri yitirdin. Ah, en önemlisini söylemeyi unuttum. Dünyanın en güçlü süper kahramanı oldun ve evrenin geleceğ...